29 Nisan 2013 Pazartesi

Öğretmen Olarak İlk 23 Nisan


Özel okul olunca 23 Nisan'ı zamanında kutlamak da haliyle...
Biz 19 Nisan'da saat 10.00'da GATA'da, okulumuzun bi' elli metre yanındaki amfide kutladık çocuklarımızın bayramını.
Hummalı ama güzel bir çalışmanın ardından benim bıdıklarım bir halk oyunları gösterisi hazırladılar. Aylardır hayal ettiğim potporiyi sonunda oluşturdum. Mutluluktan öldüm, bittim.

...
Öğrenciyken o sahneye çıkmak, ailenin karşısında dans etmek, arkadaşlarınla o heyecanı paylaşmak... Hatırlamakta zorlandığım 23 Nisan törenlerinden bu duygular kalmış geriye. Kiminle partner olduğun, diğerlerinin kiminle partner olduğu, hangi müziğin ya da hangi kıyafetin olacağı daha değerli olduğu günlerdi o günler. Öğretmenlerse, deneyimi ne olursa olsun, profesyonellerdi. Yüce öğretmenler! Her yaptıkları doğru!
Şimdi kendi öğrencilerimin gözünde bunu görmek tuhaf bir duygu. Hepsini kollarından tutup gözlerinin içine baka baka "Ben mükemmel değilim. Her şeyi sizinle öğreniyorum." demek istiyorum, yapamıyorum. Sosyal roller... Ve tabi ki aramızdaki kocaman uçurum, başkalarının yarattığı.
Sahnede telaşla ve heyecanla bana bakan o gözler, figürleri yarım yamalak yapıp keyifle gerinen göğüsler, selamlarken o mahcup eğiliş, sahneden çıktıktan sonra ağlaşmalar...


İlk 23 Nisan böyle kalacak hafızamda.
Furkan, Serap, Berkay, Aziz, Mert, Büşra ve Kübra. Sahneye çıkış sırasına göre...
Yüz aklarım oldular.

...
Annemler gösteriden sonra gelebildiler. Değerlim ise çocuklarımı izledi, görüntülerini kaydetti, hepsini tebrik etti, bıdıklarım ona aşık oldu. "Yakışıklıymış." dediler.
Ailelerin mutluluğu, o gözlerdeki coşku...
...
Yüklemsiz cümleler yazdım bol bol bu yazımda.
Sanırım doğru bir kararla bu mesleği seçmişim. Sanırım doğru okuldayım. Sanırım doğru yöntemleri kullanıyorum. Sanırım doğru yerdeyim.
Genel bir eylem gerekiyorsa "şükür olsun" yazılabilir bütün cümlelerimin sonuna.
...
Hiçbirinizin bilemeyeceği acılardan süzülüp gelen bir yazı oldu bu aslında. Keşke bilebilseydiniz.
Şükür olsun.

28 Nisan 2013 Pazar

İkinci Yıla Dair

Nazara inanırım.
Nasıl korunacağımıza dair de batıl inançlarım bile vardır, kurtulmaya çalıştığım.
...
Bazı şeyler vardır... Yok yahu çok "kişisel gelişi"m ya da "öğlen kuşağı programları" girişi oldu bu. Farklı bir şey bulmalı.
...
Biri var.
Umutla dolduran içimi. Hayatımda en zorları bana öğretip çözümlerini ezberleten biri.
Bu giriş de olmadı sanki.
Olduğu kadar.
...

Her neyse.
Biz bu ikinci senede yine Türkiye'yi dolaştık. Elazığ'dan girdik, Konya'dan çıktık. Amasya'dan girdik Ankara'dan çıktık. Kayseri'de nefes aldık, Afyon'da olduğumuza şaştık. Çorum'u hatırlamıyoruz bile.
Bol bol özledik.
Gelecek için dua ettik.
Bir ton yeni şey öğrendik.
Mezun olduk.
Elazığ'da naklen yayınlanan bir mezuniyet töreninde karşılıklı roman oynadık, göbeciklerimizi attık.
Çorbacılara gittik, ciğercilere gittik, paşa konaklarında gezdik, havaalanlarında tur attık, otogarlarda sabahladık, Kurtuluş Parkı'nda yemediğimiz öğün bırakmadık, iş aradık, iş bulduk, hayal kurduk...
Yaşadık.
...
Esra ve Süleyman'dan kalan o "aşk" deneni, kutsalı yaşamaya çalışıyoruz kendimizce. Ruhları şad olsun.
...
Gençlik Parkı'nda, "Ben Ödüyorum"a gitmeden önce, yani Olcay Kavuzlu bize umutlarımızı yeşertecek o güzel telefonu açmadan önce kutladık yıldönümümüzü. Küçücük bir "pötibör"ün üzerinde ikinci yıl mumu...
...

Bu yazım sana sevdiğim.
İlan-ı aşk etmez kültürümüzde "paçi"ler ama...
İkinci senemizi kutladığımız bu mütevazilikte yirminci senemizi torunlarla kutlamak nasip olur inşallah. Ben senle evlenirim keke :) Seve seve :)

27 Nisan 2013 Cumartesi

Bi' Doğum'dan Fazlası

Malum. Kaç senedir biliyorsunuz. 13 Nisan doğum günüm.
Bu sene dedim, o kadar para kazanıyorum, paraya para demiyorum, paramı iyi bir şeye harcayayım dedim. Demez olaydım!
Doğum günümü üzerine organize ettim Zenger Paşa Konağı her şeyin ağzına tükürdü.
...
Günü baştan alalım.
Okulda seminer  vardı. Aslında yararlı bir seminerdi. Katılmayı da çok istiyordum ama sevdiceğimle yakılacak mangal mı yoksa içeriğinin nasıl olacağından emin olmadığım bir seminer mi? Bu sorgulama beni fazla zorlamadı.
Cumartesi günü dersim olan öğrencilerimin hepsi doğum günümü unuttu. Koskoca grubumda bile bir hatırlayan "tosba" çıkmadı. Her neyse. Furkan'ın dediği gibi: Canımız sağ olsun.
Okuldan çıkıp sevdiceğimle buluştuk. Sonra doğru bizim ev... 
Alışverişimizi yapıp babamın yaktığı mangala yetiştik. Harika bir Adana Kebabı keyfi yaptık. Ki babam bu işte ustadır.

Sonra bir güzel semaver çayı içtik ki biricik Değerlim hala bunu konuşuyor.

Sonra hazırlanıp düştük yollara.
...
Zenger Paşa Konağı'na karnımız tok gittiğimiz ve orada sadece bir şeyler içip aperatif bir şeyler atıştırarak doğum günümüzü kutlamak istediğimiz için garson beyefendi bizi aşağıladı. Servis oldukça yavaş ve saygısızcaydı.
Doğum günü pastamı saat sekiz civarında istedik. Dokuz buçuk gibi ancak geldi pastam ve işletme müdürü ile tartışmanın ardından gelmiş olması bütün büyüyü bozdu. Hepimizin suratı beş karışken üflenen mumdan ne hayır gelir? Peki ya tutulan dilekten?

Bir de 124 lira hesap ödedik!
İşletme müdürünün ve garsonların şişe şişe rakılar götürdükleri, kabarık hesaplı masalardaki müşterilerin önlerindeki eğilişleri gördükten sonra yalnızca bir öğretmen olduğumu, bunun gibileri eğitmek için artık çok geç kalındığını, haddimi bilmem gerektiğini ve bir daha böyle bir yerde bir şey kutlanabilir olduğu düşüncesini aklıma getirmemem gerektiğini anladım. Yazık!
Konak konumu, dekorasyonu ile güzeldi. Yemekler ve sunum berbattı. Fasıl dedikleri sarhoş eğlendirici adamlar da...
Fasıl var diye gittiğimiz mekan...
Bu konu burada kapansın.
Gidilmeyecek olan bir yer öneriyorum size. Sakın gitmeyin. İçkale'de Doyran Sokak'ta Zenger Paşa Konağı. Sakın gitmeyin.
...

Oradan çıkıp biricik dostumun evine geçtik. Krokanlı bir Figen Pastanesi pastası yedik, güzel bir dilek tuttuk. Oldu da bitti.
Sonrasında o mabet mutfakta edilen sohbete doyum olur mu?
Doğum günü işte o zaman anlamına erdi.
...
Şaka maka yaş oldu yirmi üç.
Ve Yalın diyor ki "Yıpranmamış hayatlar büyük hüzünler bekler."
Korkuyorum. Yıpranıp yıpranmadığımdan emin değilim.
...
Ve hiç ağlamadım.