16 Kasım 2015 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna "klişesinden" uzak bir kitap yorumu.


Çeşitli sosyal medya profillerinde, YKY'nin mavi kapağında Sabahattin Ali'nin fotoğrafını görürdüm. Böylesi popüler olduğu için "Kürk Mantolu Madonna"ya hep soğuk duygular hissettim. Kitabı bitirdiğim şu an bile aynı his içindeyim. Beni bilenler, popüler olana duyduğum uzaklığı da anlarlar diye umut ediyorum.
...
2014 yılının Ağustos ayında bir arabaya atlayıp çıktığımız Karadeniz turunda iyi ki Sinop'a ve o uğursuz hapishaneye uğramışız diyorum. Orada dizelerini okuma fırsatı bulmasam belki de Sabahattin Ali okumaya hiç yanaşmayacaktım.
...
Sabahattin Ali'nin üslubu, okurken içindeki ses tonunu bile değiştiren bir naiflikteydi. Oldukça çok zevk aldım okurken. Sahiden de 1940'ların dünyasına gittim, gittim. Bu huzuru veren çok yazar yok.
Kürk Mantolu Madonna ise bana aynı anda birden fazla duygu hissettiren bir kitap oldu. Kızgınlık, minnettarlık, pişmanlık, hınç, merhamet... Bu; yazarın, konuları çok yönlü değil derinlemesine ele almasından ileri geldi, şimdi görebiliyorum. Konunun bir not defterinden okunduğunun hayal edilerek ilerlemesi ise ayrı bir macera.
Bu, Sabahattin Ali'nin okuduğum ilk eseriydi. Üslubunun inceliği, bazen rahatsız eden bazen de hayran bırakan tutkulu aşkı işleyişi ve yine o önyargıların senelere mal olduğunu görmek güzel bir deneyimdi.
Böylesi değerli bir yazarı ben de önyargılar yüzünden oldukça geç tanıdım.
Ne acı.


26 Eylül 2015 - 15.51
Ankara