Bana da Zakopane'deki Şovalye Kayalıkları'nı hatırlattı...
18 Mart 2010 Perşembe
Mucize Atatürk Kayalıkları
Şimdi duydum, sizinle de paylaşmak istedim.
Balıkesir'in Gömeç ilçesindeki Atatürk'ün siluetini andıran kayalıklardan bahsediyorum. Günün her saatinde görülen bu kayalıklar ilgi çekiyor sahiden.
Bana da Zakopane'deki Şovalye Kayalıkları'nı hatırlattı...
Bana da Zakopane'deki Şovalye Kayalıkları'nı hatırlattı...
3 Mart 2010 Çarşamba
Uzatmalar
Kimseyi ilgilendirmeyen bir konu. Belki de ilgilendiriyordur kim bilir!
Hayatımızın belli dönemlerinde kontrolü kaybettiğimiz oluyor, bunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Kontrolü toplamak kişiden kişiye değişen bir olgu aslında. Kimi bunu fark ettikten hemen sonra kontrolü alır eline kiminin bunu yapması, yapabilmesi aylar alır. Kimileri püf noktasını bulmuştur bunun kimileri halen aramaktadır. Bunun neye bağlı olduğu apaçık: kişisel gelişim.
Ben hangilerindenim bilmiyorum. Kimi "kontrol kaybetme" dönemlerinden hemen kurtuluyorum kiminden ise kurtulmam zamanımı alıyor... Aylarımı, bazen yıllarımı... Düşünüp taşınınca karar verdim ki bu biraz da kontrol kaybına sebep olan durumla alakalı, ne dersiniz?
Örneğin vize dönemi. Bir vizeniz kötü geçti, kontrol kaybı yaşadınız ikincisi de öyle... O akşam kendinize sorup ertesi günkü vizede toparlanabilirsiniz değil mi? Ancak değer verdiğiniz bir yakınınızı kaybedince kendinizi toparlayıp yeniden başlamanız zorlaşacaktır. Acının etkilediği zamana, konuya ve hisse göre değişiyor olsa gerek...
Kontrol kaybını anlamsızlaştıran en güzel teori ise şu: duygularımızı kontrol edebiliyoruz. Bunu gözlemleyince fark edeceksiniz ki aynen böyle. Duygularımızı yönlendiren aslında biziz. Acılarımıza da sevinçlerimize de biz yön veriyoruz. Bunu denemeye ne dersiniz?
Bir örnekle açıklayalım. En can alıcı örnek. Her yaş döneminde dikkat çeken ve gündemde olan örnek... Aşk! Hoşlandığınız cinsten birini gördüğünüzde eğer ona aşık olmak isterseniz aşık olursunuz. Ancak sevgiliniz varsa ya da o sıralar aşık olmaya hazır hissetmiyorsanız ona aşık olamazsınız, buna kendiniz izin vermezsiniz. Tabi sevgilisi varken de aşık olmak isterse olur insan, orası ayrı ama yanlış.
Duygularımızı kontrol edebiliyorsak, kontrolümüzü nasıl ve ne zaman kaybedersek kaybedelim tekrar dizginleri elimize almamız çok da zor olmayacaktır. Yani yeter ki biz isteyelim. "Sır" adlı kitaba bağlamayamacağım konuyu. Bağlamaktan beter ettiğimin farkındayım. Yine de bir kez daha vurgulamakta fayda var: hiçkimse ve hiçbir şey bize istemediğimiz bir olay ya da olguyu yaşatamaz... Yaşamayız! Bunu unutmamak önemli olan.
Sonuç olarak; kontrolümüzü kaybedebiliriz, bu insanlık hali. Kontrolümüzü yeniden kazanmamız da insanlık hali. İnsanlık haliyse zor değildir... Kontrolümüz kendi elimizdeyse geriye sadece istemek kalıyor...
Hayatımızın belli dönemlerinde kontrolü kaybettiğimiz oluyor, bunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Kontrolü toplamak kişiden kişiye değişen bir olgu aslında. Kimi bunu fark ettikten hemen sonra kontrolü alır eline kiminin bunu yapması, yapabilmesi aylar alır. Kimileri püf noktasını bulmuştur bunun kimileri halen aramaktadır. Bunun neye bağlı olduğu apaçık: kişisel gelişim.
Ben hangilerindenim bilmiyorum. Kimi "kontrol kaybetme" dönemlerinden hemen kurtuluyorum kiminden ise kurtulmam zamanımı alıyor... Aylarımı, bazen yıllarımı... Düşünüp taşınınca karar verdim ki bu biraz da kontrol kaybına sebep olan durumla alakalı, ne dersiniz?
Örneğin vize dönemi. Bir vizeniz kötü geçti, kontrol kaybı yaşadınız ikincisi de öyle... O akşam kendinize sorup ertesi günkü vizede toparlanabilirsiniz değil mi? Ancak değer verdiğiniz bir yakınınızı kaybedince kendinizi toparlayıp yeniden başlamanız zorlaşacaktır. Acının etkilediği zamana, konuya ve hisse göre değişiyor olsa gerek...
Kontrol kaybını anlamsızlaştıran en güzel teori ise şu: duygularımızı kontrol edebiliyoruz. Bunu gözlemleyince fark edeceksiniz ki aynen böyle. Duygularımızı yönlendiren aslında biziz. Acılarımıza da sevinçlerimize de biz yön veriyoruz. Bunu denemeye ne dersiniz?
Bir örnekle açıklayalım. En can alıcı örnek. Her yaş döneminde dikkat çeken ve gündemde olan örnek... Aşk! Hoşlandığınız cinsten birini gördüğünüzde eğer ona aşık olmak isterseniz aşık olursunuz. Ancak sevgiliniz varsa ya da o sıralar aşık olmaya hazır hissetmiyorsanız ona aşık olamazsınız, buna kendiniz izin vermezsiniz. Tabi sevgilisi varken de aşık olmak isterse olur insan, orası ayrı ama yanlış.
Duygularımızı kontrol edebiliyorsak, kontrolümüzü nasıl ve ne zaman kaybedersek kaybedelim tekrar dizginleri elimize almamız çok da zor olmayacaktır. Yani yeter ki biz isteyelim. "Sır" adlı kitaba bağlamayamacağım konuyu. Bağlamaktan beter ettiğimin farkındayım. Yine de bir kez daha vurgulamakta fayda var: hiçkimse ve hiçbir şey bize istemediğimiz bir olay ya da olguyu yaşatamaz... Yaşamayız! Bunu unutmamak önemli olan.
Sonuç olarak; kontrolümüzü kaybedebiliriz, bu insanlık hali. Kontrolümüzü yeniden kazanmamız da insanlık hali. İnsanlık haliyse zor değildir... Kontrolümüz kendi elimizdeyse geriye sadece istemek kalıyor...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)