15 Ağustos 2014 Cuma

Fasülye

Seneler önce henüz lise çağlarımdayken her fırsatta bir yerlere bir şeyler karalar ve insanların bunlara "şiir" demesine bayılırdım. Bu hevesim üniversite yıllarıma dek sürdü. Ta ki Değerlimle ve onun Şair arkadaşı Memet Yekta Yıldız ile tanışana dek utanmadan karaladım. Sonra utandım ve kalemi bıraktım.
Şair olmak için değişmez üç vasfın üçü de bende yok: İki isimli olmak, erkek olmak ve Doğu kültüründe yetişmek. Tek ismimle ve "kadın" başımla Ankara'nın bağrında ne yazabilirim ki! Burada cinsiyet ve kültür ayrımı yapmıyorum, anladınız siz.
Kendimi "şair" sandığım o dönemde "Sâlâm okunmasın" diye bir şeyler karalamıştım. Yazımızın asıl konusu da bu karalama zaten.
Hani ben ölünce bir de o "ses"le sevdiklerim yıkılmasın falan... Dün aklım başıma geldi.
...
Sâlâ da ne deniyor?
...
Çoğumuzun çok önemsemediği bir mevzu olabilir ama benim kafama takıldı.
Her duyduğumda içime karanlıklar gelen bu seda meğer Müslüman aleminin peygamberine övgüden ibaretmiş. Bir ölüm haberi verilmeden önce peygramber neden övülür? Eğer alemlerin sultanı, Allah'ın habibi ise... Bunu düşünmeyi size bırakıyorum. Sonuçta herkesin inancı kendine.
Bu bana çok kutsal geldi. Ölümü haber vermeden önce peygamberini hatırlatıp onu överek anmak...
...
Ve seneler önceki küstah "şair" bozuntusuna dönüp şöyle diyorum: Peygamberin övülürken sen kimsin ki okunmasın dersin?! Kır o kalemi! Kes o dili! Utan yazdıklarınla! Kapanan içini aç o güzel övgülerle.
...
Neyseki artık bir sâlâ okunsun isterim. İsteme lüksüm yok. Sâlâ okunsun, diyemem. Okunur.
...
"Ey Allah'ın elçisi Salat Ve Selam Senin Üzerine Olsun

Ey Allah'ın Sevgilisi Salat ve Selam Senin Üzerine Olsun
Ey Allah'ın Peygamberi Salat Ve Selam Senin Üzerine Olsun
Ey Allah'ın Arşının Nuru Salat Ve Selam Senin Üzerine Olsun
Ey Allah'ın Yarıtılanlarının En hayırlısı Salat Ve Salam Senin Üzerine Olsun
Ey Öncekilerin Ve Sonrakilerin Efendisi Salat Ve Selam Senin Üzerine Olsun
Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allah içindir." deniyor.

...
Hamiş: Memet Yekta Yıldız bütün bu yaşananlardan habersiz yaşamına Elazığ'da devam etmektedir. Pıtırcıktır.

8 Ağustos 2014 Cuma

Şaşkınlık

Şimdi mesela yüzyıllar öncesinden biri oturmuş yazmış da yazmış.
Kendi diliyle.
Sonra sen gelmişsin yüzyıllar sonra oturmuş okuyorsun.
Kendi dilinde.
Bu çok kutsal değil mi?
O kelimeleri yazan kalem tutan elleri hayal et. Yazılan oda. Hava senin hayalinde de kapalı mı? Yazan adam neden takım elbiseli zihnimde? Şimdi nerededir?
Bu çok kutsal bir sorgu.
Adam yazdıklarıyla geliyor yüzyıllar öncesinden, odama kuruluyor.
Hoşgelmiş.

7 Ağustos 2014 Perşembe

Yakup Kadri'ye dair birkaç söz

Lise yıllarımdan bu yana Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile aramızda sıkı bir bağ var. Bu bağın nereye ve nelere dayandığını ise henüz Ankara romanını okuyunca fark ettim. Büyümek, her yazımda üzerinde bolca durduğum büyümek işte burada belli etti kendini. Lise yıllarımda okuduğum romanlarını yeniden okumak hem onu yeniden tanımama hem de yeni görüşlerimle daha yeni düşüncelere yelken açmama yol açtı. İyi ki de açtı.
Kurtuluş'taki Hakkârili sahafımla Yakup Kadri ile ilgili konuşurken "güzel tespitleri var" diyerek bir cümlede bitirmiştik ona dair düşünceleri. Ama şimdi bir cümle ile geçmemem gerektiğini fark ediyorum.
Kitabı size, her birinize açıp teker teker okuyasım ve her cümlesini severek "Bak ne güzel de bulmuş ayrıntıyı." diyesim geliyor. Keşke böyle bir imkanım olsaydı.
Bütün romanlarında, bildiğimiz Yakup Kadri betimlemeleri ve üslubu var. Okuyanlar buna tamamen hakimdir. Ancak Ankara romanında artık bazı tespitleri o kadar yukarılarda ve o kadar değerli ki kitabın sayfalarını insanın öpesi geliyor.
O yıllardaki Ankara'nın durumu, İstanbul'a gelen bir insanın artık Ankara'dan kopamamasının sebebinin ta o yıllardan net ve kesin bir şekilde ortaya konması, insanların duygudurumları tasviri, bizim şimdi bile yakındığımız o yozlaşmanın akıl almaz hızda olduğu durumunun o yıllardaki vehameti... Kısaca o döneme ait her şey, aklınıza gelebilecek her şey.
Belki de çocuğunu bu romanları lise ya da ilkokul yıllarında okuyup bitirdiniz ancak bir kez de şimdi okumanızı öneririm. Ankara adlı romanı bir kez daha okuyun ve bu kez o lezzetin olgun halini görün.
Kurtuluş Savaşı ve sonrasına eleştirel bakışı, bu bakışın inceliği ve şairaneliği... Bütün bunlara küçük cümlelerle eklenen tespitler.
Hem o yıllarda "kadın olmak" konusunu da ne kadar güzel anlatıyor.
Dayanamayacağım.
Okuyun derim.
Benim son bir senedir İletişim Yayınları'ndan çıkan basımlarını Nato Yolu Caddesi'ndeki kırtasiyeden alıp tamamlamaya çalışıyordum, henüz daha yeni yeni okumaya başladığım bu romanlar bence altın değerinde.
Okuyun derim (2).
Hayranlığımı anlatamamış olmanın verdiği doymamışlık duygusuyla güzel bir gün diliyorum.
İyi okumalar.