Uzun bir zaman önce yazmalıydım bu yazıyı.
Ancak hazır oldum.
...
Buraya hep sevdiklerimden, değer verdiklerimden bahsettim. Onları burada ölümsüzleştirdim.
Şimdi sıra ondaymış meğer. Seneler önce Sulakyurt denen bir yere anlam verirken en başında o gelmişti isimlerin. Çocukluğumdu, anılarımın hepsiydi. Şimdi hepsi yok oldu.
...
Bir gece yarısı sekiz kişi, tenha bir kent meydanında karların içinde debelenirken aramızdan önce kimin gideceğini bilmediğimiz gibi, Murat'ın ardından da şimdi ilk kimin gideceğini bilemiyorum.
...
Bir lağımın başında verilen pozdu o. Ya da bir mezuniyet gecesinde söylenen keyifli bir şarkı, sevdiğinden gözleri kocaman kocaman bahseden bir erkek, şirin bir baba, arka sıradan durmadan dersi kaynatan bir haylaz arkadaş, herkesin adının yazılı olduğu kahverengi masaların başında dertleşilen kardeş, her gün, her sabah, her çocukluk, her ergenlik, her sevgili kavgasının sonu, her gece yürüyüşü, her arabalara kurulan yapraklardan tuzak... Çocukluğum.
...
Seneler önce bir dostumun ardından "kollarım kopmuş gibi hissediyorum" demiştim. Şimdi o kollarım yine kopuyor. Kopuyor.
Allah, inandığımız Allah, bize bir şekilde sabır veriyor.
Ama, benim kollarım kopmuş gibi geliyor.
...
Şimdi bütün üzerine kar yağmış çam ağaçları eski bir dost oldu, sarılıp ağlamak için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder