27 Ocak 2014 Pazartesi

Korkuyorum

Çok ağladım evet. Daha önce hiç ağlamamışım gibi çok ağladım. Ağladım.
Geçen hafta cuma günü iş çıkışı evime yürüyordum. Kulağımda kulaklık vardı ve bütün insani duygularıyla Redd harika bir dinlence sunuyordu bana. Nasıl oldu,ne yaptım bilmiyorum, bir genç bana bağırarak karşımdan gelmeye başladı. 
Tanımıyordum.
Daha önce bir kez bile görmemiştim. 
Gözlerinin rengini bile bilmiyordum. 
Tek duyduğum: İşte bunlar gibi dürümler...oruç... kelimeleriydi. 
Dürüm. Ben? 
Oysaki ben herkese dair ön yargılarını yıkmaya çalışan bir hiç. Dürüm kim?
Korktum. Durdum. Belki bir çift laf ederiz diye durdum. Hani belki onun da bir önyargısını kırarım dedim. O durmadı. 
Arkasını döndü uzaklaşırken, el salladı. Ben de el salladım. Hakkımı helal ettim. 
Şimdi mi?
Şimdi sokakta yürümeye korkuyorum. Toplumun fiziksel olarak da artık dışında hissediyorum. 
Tesettüre girmiş olmam diğerlerini neden bu kadar ilgilendiriyor? Neden insanlar birbirleriyle bu kadar çok ilgileniyor? Ben neden ona sırt çantası takmasından dolayı bağırmadım? Hangimiz daha insan? 
Kırgın mıyım? 
Bilmiyorum. 
Bildiğim, insanların, kendini bilgili sanan yobazların herkesin hayatında hak iddia ettiği. 
İşte bu yüzden artık sizden korkuyorum. 
Artık sokakta Değerlim olmadan yürüyemiyorum. O,toplumda kabul edilebilirliğimi sağlayan tek şey. 
Sizin sayenizde. 
Oysa ben nasıl giyindiğim ve düşündüğüm kimseyi ilgilendirmeyen biriydim. Hâlâ da öyle. 
Ama korkuyorum. 
Not: Bütün bunlar olurken cumhuriyetçiliği, özgürlükçülüğü ile övünen bir partinin adaylarından birinin bürosu önündeydim. Oradaki bir adam bizi izledi. Biz? Her neyse. 
Sanırım güldü. 
Oysa ben ağlıyordum.
...
Ne kadar da aydınsınız. 

21 Ocak 2014 Salı

İkibinonüçnedeşirindindeayrıolacaktı

Dünyanın en güzel yılının 2011 olduğunu iddia etmişim 2013 gelene dek. 2013 geldi. Geçti.( http://ny12da.blogspot.com/2011/12/dunyann-en-guzel-yl-2013-gelene-kadar.html )
...
Bu sene neler öğrendim?

  • "Benim ne olup olmadığımın kararını bana bırakın." Ferit Edgü.
  • Öğretmenlik benim için seneler öncesinde ihtiyaç duyulup oluşturulmuş bir meslek ve her şeyiyle benim karakterimi örten, saran bir yaşam biçimi.
  • "Kur'an'da o yazmıyor." diyenlerin haklı olup olmadığını öğrenmek için Kur'an okumak gerek. Sonrasında gördüm ki "yazmıyor" diyenler aslında yazmıyor.
  • Önyargılarından kurtulma çabasında olmak insan olmak demek.
  • Herkes ölür.
  • "Benim için doğru olan, sizin için gerekli değildir." Ferit Edgü.
  • Evlilik yalnızca toplumsal bir eylemdir. İlişkinin alabildiğine onaylanması için gerekli olan tek şeydir. Bu nedenle herkes evlenir. Herkes.
  • Genellemeler yanlıştır. Yapan insanlar (ki bu yazıyı yazan da dahil) "olmamış"tır.
  • Toprak güzeldir.
  • Doğu daha güzeldir.
  • Amasya en güzelidir.
  • Elinde sevdiğin adamın adı yazan bir alyansla uyumak huzurludur. Uyanmak daha da huzurludur ve tekrar uyumayı istemek de huzurludur.
  • Ve huzur iyidir okuyan arkadaş, huzur iyidir. Kimin gözünde bulduğun ya da bıraktığın mühim değil. Kalsın orda bir yerde ama olsun.
İyi bir sene.

19 Ocak 2014 Pazar

Tezer Özlü ile kesişen yolumuz: Ferit Edgü


Ne zaman tanıştım sevgili dostum Tezer ile, hatırlamıyorum. Nasıl tanıştık onu da unuttum. Var. Sanki hep varmış gibi var şimdi.
Geçtiğimiz günlerde Ankara'nın kendinizi cüce gibi hissettiğiniz bir muhitinde kitap fuarı vardı. Gittik. Sel Yayıncılık'ın standında Ah Muhsin Ünlü'yü ararken gözüme "Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı" kitabı çarptı. Kitabın kapağı. Gözüme çarpmadı, gözümü aldı. Belki de başka bir şey yaptı bilmiyorum.
Stand görevlisi "Hakkâri'de Bir Mevsim"i de tavsiye edebileceğini söyledi. Nedense, aldım. Son birkaç senedir öneriyle kitap almıyor(d)um.
Aristoteles'in Doğa Bilimleri Üzerine'si bitince aldım elime kara kaplı kitabı. Üzerindeki kırmızı çizgiler, Ferit Edgü'nün soyadı, Hakkâri'nin şapkası... İlk sayfadaki Carlos Castenada'dan alıntı...
Biliyorsunuz. Okuduğum kitaplarda anlatılanlardan çok hissettiğim duyguları yazarak anlatıyorum size yaşantımı. Kitapta geçen olaylardan bahsederek sizin düşünce dünyanızın ağzına tükürmek istemiyorum, buna çok maruz kaldım, hassasım. Asabiyim de!
Kitabı, açıkçası okulda ders aralarında, öğle arası kahve yanında okurum diyerek okula götürmüştüm. Okurken ders kaçırmalar, dersten koşarak çıkıp kitaba gömülmeler, bitmesin diye bir sayfayı birkaç kez okumalar başlayınca "Gel dostum, evime." dedim.
Geldi tabi.
Kitabı okurken internetten, birazdan dostluğumuzu ilan edeceğim dostum Ferit Edgü'ye dair bir şeylere bakarken (ki bu en riskli işidir bir okuyucunun yapabileceği) sevgili kadim dostum Tezer ile olan dostluklarını gördüm, şahit oldum. Mektuplarının yayınlandığı kitaba ulaşma hevesim henüz durmuş değil, neyseki param yok.
...
Ve hâlâ neyseki'nin ki'sini ve hâlâ'nın şapkaları konusunda kafam karışık.
...
Sevgili dostum Tezer gibi bir ortak noktamız olduğunu görmek (bir alt satırda dostluğumu ilan edeceğim) sevgili Ferit Edgü ile daha da samimi olmamı sağladı. Evet, bu yazıyı okuma ihtimali olan bir yazara ilk kez dostluğumu ilan ediyorum, dostumsun, dostumsun, dostumsun.
...
Gelelim taze dostumun kitabına.
Bu sıralar yaşadığım toprak özlemi, toprak özlemi ve toprak özlemi konusunda yardım etti bana. Doyurdu beni. Aldı, götürdü Hakkâri'ye "Bak Nihan dostum." dedi. Toprak.
Sağ olsun.
Karakterlerin huzuru, gidip hayatlarına dokunsak elemden geçemeyeceğimiz insanların huzuru hissedildikçe insan oluyorsunuz. Daha insan, daha insan, daha insan.
Tıpkı seneler önce dördüncü sınıfta bir yerlerden araklayarak yazdığım kompozisyonda olduğu gibi, daha insan.
Bir de bir yerden başlamıyor ve bir yerde bitmiyor ya... Zamanda asılı kalabilmiş bir "an". Bunu anlatabiliyor olmak ne de keyifli, bir yazar adına.
Var olsun. Var olsun. Var olsun.
Bunlar yorum değil, bunlar yalnızca mutluluğun bir şekilde herkese bulaşması için verilen ipuçları. Ben kimim ki yorum yapıyorum.
...
Televizyonda hâlâ futbolu tartışıyor "onlar", neyseki ben hâlâ neyse ile ki'yi birleştirip yumuşatıyorum a'ları. Ve artık hayatımda sevgili dostum Ferit var.
...
Yeni bir dostum var.
Yeni bir dostum.
Dostum.