Gregor Samsa’ya…
“Düş; gerçekliği, tasarımı aşan gerçekliği ortaya çıkarır. Yaşamın korkunç, sanatın ise sarsıcı yanı, işte budur.” –Franz Kafka-
Bir asır önce, yazarların zamandan esinlenerek aynı şeyler düşünüp aynı şeyleri yazdıkları günlerde, yaşanan korkular gerçek olmadı mı sizce de? Her sabah otobüslerde, metro duraklarında, iş yerlerinde gördüklerimiz aslında insan görünümlü Gregor Samsa’lar değiller mi? Ben şimdi öğrencilerimi dönüşmüş bir öğretmenden nasıl korurum onu düşünüyorum. Durup bu konuyla ilgili fetva verecek değilim, her neyse.
Bir sene sonra başlayacağım meslek hayatımın asıl korkutucu yanını bulduğum bir kitabı bitirdim az önce: Franz Kafka – Dönüşüm. (Ahmet Cemal tarafından çevirisini okumuş olmak ayrıcalık oldu.) Kafka arkadaşlarına ve nişanlısına bu öyküden bahsederken “iğrenç” diyor. Evet iğrençti. Gece rüyamda böceklerle boğuştum saatlerce. Ya bir seferde okuyup bitireceksiniz uyumadan saatler önce ya da ikiye bölecekseniz uyumadan çok önce böleceksiniz –eğer ben gibi gündüz her yaşadığını, okuduğunu rüyalarına buyur eden biriyseniz tabi. Her neyse.
Samsa’nın babası, annesi, kardeşi ve benim en çok ilgimi çeken karakter olan evin hizmetçisi… İlgimi çekti çünkü ailenin yaşadığı travmanın yanında o da aslında bir Gregor Samsa olduğu için yadırgamadı hiç Samsa’nın garipleşmiş ve hatta “iğrençleşmiş” bedenini. Bu nedenle ÖSS öğrencileri birbirlerini hiç yadırgamıyorlar belki, belki bu nedenle şef olma yarışında insanlar ne halde olduklarını görmüyorlar… Her neyse.
Ve yine her yerde olduğu gibi burda da karşıma çıkan Tezer Özlü’ye selam olsun. Her neyse.