5 Ağustos 2018 Pazar

Yirmi Sekiz Yaşında Bir Kadın Neler Hisseder?

Uzun oldu buralarda yazmayalı. Aslında kişisel durumum için kalemi elime almayalı da çok uzun oldu. "Şiir" dediğimiz karalamalar uzun zamandır yapmıyorum, öykü ya da deneme yazmıyorum, kişisel notlar almıyorum. Varsa yoksa iş, iş, iş.
Yirmi sekiz yaşıma geldim. Toplumun benden beklentileri ile kendi beklentilerim arasında kocaman bir uçurum var. Hayatımda olan herkes, benden başka herkes, bir çocuğum olması konusunda hemfikir. Benim özel hayatım hakkında, hayatımın geriye kalanını derinden etkileyecek bir karar hakkında böylesi rahat yorum yapılabiliyor olması kendimi olduğumdan daha da değersiz hissetmemi sağlıyor. Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? İlki değersizlik.
Aşık olduğum adam ile evliyim. Onu hâlâ yedi sene önce ne kadar seviyorsam o kadar, belki de daha saygılı ve coşkulu, seviyorum. Bunun bizim toplumumuzda bir şans olduğunu biliyorum. Evlilik hazırlığı ve evlilik döneminde sevdiceğimle birlikte elimizi taşın altına koymamız, bütçemizi birlikte ayarlamamız ve dışarıdan çok büyük yardımlar almamamız öyle ilginç yorumlandı ki benim aklım hâlâ almıyorum. "Üstüne para saydım" evlenmek için kimi insanlara göre. Bu algı o kadar "berbat" ki! Bir kadın, aslında bir insan, evlenirken neden başkalarının vasıtası ile bunu yapmalı ki?! Ben ömrüm boyunca kendim yapayım, kendim edeyimin derdindeyken böylesi sığ görüşlerin hayatımda olması beni öyle zedeliyor ki! Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? İkincisi incinmişlik.
Yakın bir dostum ile uzun uzun söyleşmeler sonrası bir okul kurduk. İki bin on altı yılından bu yana deliler gibi bu okul için uğraşıyorum, evet. Ömrümün son iki yılı bu okulla, okula dair, okul için geçti ve geçiyor da. Bu süreçte neler yaşadığımı buraya yazsam bence "blogger" kendini imha edebilir. Devlet memurlarının tacizi, öğrenci pazarlayan simsarların tehditleri, prensip karmaşası yaşadığım değerli dostumun kalbinin kırılmasıyla süreçten çekilmesi, kendince bana fazla taviz veren insanların beni zedeleme kaygısıyla attıkları aciz adımlar, bir kadın olarak "patron" olma süreci, ah kitap okuyan bir patron olma süreci! En büyük dert ne biliyor musun sevgili blog? Naifliği eziklik sanıyor herkes, ruhumun en derinlerini açtıklarım dahil! Ama biliyor musun bütün bu olumsuzluklara rağmen üniversitelerde örnek olarak gösterilen bir okulun parçası olmak, çocuklarımızın hayatlarına dokunmak öylesi lezzetli ve huzurlu ki! Tabi hissettiklerimin olumsuzluğu bu olumlu durumu gölgelemeyi bazen başarabiliyor. Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Üçüncüsü hayal kırıklığı.
Son dönemde gittiğim seminerler, kardeşimle yaptığımız sohbetler sonrası fark ettim ki sevdiceğim ile tanışana dek hayatıma giren neredeyse bütün "erkekler" tarafından taciz edilmişim. Ne acı değil mi?! İlk okulumdaki servis şoförü, yine ilk okulumdaki öğretmenlerim, bütün dönemlerdeki sınıf arkadaşlarım, bana aşık olduğunu söyleyen adamlar, sadece aynı otobüsü paylaştığım tuhaf yaratıklar, meslek kardeşim dediğim adamlar... Bedenimde ve ruhumda o kadar çok el izi var ki! Bunu fark ettiğim günden beri sevdiceğim ile yaralarıma merhem olma derdindeyiz. Toparlanıyorum. Tacizden, her türlü tacizden korunmayı öğreniyorum. Yaşadıklarımın etkisini fark edip alt etmeye başlıyorum. Beni bir şekilde fiziksel ya da ruhsal taciz eden herkese de buradan helal olsun diyorum! Sizin o aciz akıllarınız ve yürekleriniz olmasa, kendimi ve çocuklarımı bu kadar iyi koruyabiliyor olamazdım! Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Dördüncüsü güçlü olma hissi.
Ankara'da yaşıyorum. Olmak istediğim manzaraya uyanıyorum her gün. Seyranbağları'nda, bir ağacın gölgesinde çalışıyorum ve yine her akşam Ankara manzarasına bakarak uyuyorum. Kendi hayatımı kendim kurmuş olmam bana bu dönemde daha da haz veriyor. Kırıkkale'nin Sulakyurt ilçesinde geçmiş olan çocukluğum ve ilk ergenliğim boyunca (bence ilahi bir güç ve bilinç ile) kendimi öyle bir yetiştirmişim ki, bunun tadını çıkarıyorum. Yirmi iki yaşına gelmiş ancak hâlâ kendi hayatının inisiyatifini eline alamamış insanlar görünce, on dört yaşımda ayrı bir şehirde yaşama kararımı onaylayan aileme şükranlar sunuyorum.On dört yaşımda! Şimdi hangi aile buna cesaret edebilir ki?! Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Beşincisi minnet, kendime.
Yahu çok aşığım. Öyle bir kalbi var ki! Öyle günler, geceler yaşamış ve öyle pişerek gelmiş ki! Bana öğretecek ve benden öğrenecek öyle çok şeyi var ki! Öyle masum ve öyle temiz ki! Öyle hesapsız ve öyle samimi ki! Nazar değmeyeceğini bilsem (Hâlâ nazara inanıyorum dostlar. Bu konuda fikrim hiç değişmedi.) uzatır da uzatırım. Bu satırları öğüt verici niteliğe geçiriyorsa da şu cümlem; lütfen, lütfen, lütfen aşık olmadan evlenmeyin. Aşık olmadan yapılabilecek bir organizasyon değil bu yaşananlar! Aşık olun, katlanın. Hepsi bu. Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Altıncısı aşk.
Ve tabi bu ara en çok kurduğum ve belki de beni bu cümleleri yazmaya iten cümlem "Çok yorgunum.". Hayatın hızı öyle bir geçiyor ki üstümüzden dönüp bakınca pişmanlık duyabiliyoruz. Neyseki hiçbir pişmanlığım yok. Sonuna kadar her duygumu yaşadım. Birinin gitmesi gerekiyorsa gitti, kalması gerekiyorsa kaldı. Kalplerinde boş koltuklar bıraktığım insanlar da oldu, pılımı pırtımı toplayıp bir parça bırakmadıklarım da. Hepsi de iyi ki! Buna rağmen aldığım sorumluluklar ile son dönemde biraz yorulmuş hissediyor olmam çok normal. Kocaman bir okul, kocaman bir evlilik ve kocaman bir hayat yönetiyorum. Bence yorulmalıyım zaten. Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Yedincisi yorgunluk.
Fark ettiğim en büyük pürüz ise insanların hayatımdaki cümleleri. Durun aklımda kalanları size yazayım, yazayım ki hayatımın nasıl evrildiğini siz görün! Hayır, sen bir kızsın, böyle düşünemezsin. Senin yazdıklarına şiir denmez. Daha çok fırın ekmek yemen gerek. Bu resim sergisine kimse gelmez, daha mantıklı şeyler yap. Bir kampanya başlatacaksan bir yararı olsun. Kız mısın kadın mı bir karar ver! Roman yazıyorum diye ortalığı ayağa kaldırdın, bunun için miydi? Zihinsel engelliler öğretmenliği çok zor değil mi? Burada çalışacaksan buraya uygun giyineceksin! Evli bir kadın gibi davran! Sen ana değilsin ki bunları nereden biliyorsun? Bir kadın olarak size çok şaşırıyorum! Güzel bir kadın olmak için kilo vermelisin. İnsanların seni ciddiye almasını istiyorsan güzel giyin ve güzel ol. E artık çocuk yapman gerekli, yaşın geçiyor. İnsanların senin için verdikleri tavizlere karşı ne kadar da nankörsün! "That's all." Bu cümlelerle resim yapmayı bıraktım. Şarkı söylemeyi bıraktım. Basketbol oynamayı bıraktım. Roman yazmayı bıraktım. Blog yazmayı bıraktım. Basketbol maçlarına gitmeyi bıraktım. Kendim gibi giyinmeyi bıraktım. Diyetler denedim, denedim, denedim, bıraktım. İnsanlarla iletişim kurarken güvenli hissetmeyi bıraktım. Şimdi görüyorum ki bu cümlelerle, farkında olmadan ömrüme yön vermişim. Şimdi dümeni tekrar kendi istediğim yöne kırıyorum. Misler gibi! Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Sekizincisi, inanılmaz bir kendine güven ve yapabilme duygusu, size rağmen!
Bir dostum vardı. Onunla birlikte bir şehir inşa ediyorduk. Aklımda kalan "Haşuhaşuhao Milli Parkı", "Takasım Camii" gibi tuhaf yerlerdi. Şimdi de kendi şehrimi, belki de o şehrin komşusu, inşa etmeye başlıyorum yeniden. Eski günlerdeki gibi kendi ritüelleri olan, kendine has, sıklıkla dingin ve huzurlu bir şehir. Eskiden Ayna şarkıları dinler ve "o"nun kim olacağını bekleyerek yaşardım o şehirde. Şimdi "o" yanımda ve onunla yaşayacağım bu ömrün geriye kalanını, anlaşıldı. Şimdi bu ömrün ne kadar kaldığını bilmediğim bir zamanının tadını çıkarma vakti. Yirmi sekiz yaşında bir kadın neler hisseder? Kocaman bir umut!
Şimdi bu yazıyı hiç okumadan yayınlamalı. Yoksa uzun uzun sansür uygularım kendime, kedi canımı benim!
Bakalım bir daha ne zaman yazacağım.
Öperim.