"Merhaba Esra. Süleyman. Yiğit.
Senelerin sayısından dem vurmayacağım. Neler oldu, onlar derdim.
Yer sallan. Haber geldi. Aylar sonra sizi görmeye geldim. Dualar edildi. Unutanlar oldu. Siz olmadan yaşayabilenler...
Burada öyle olmuyor.
Olamıyor.
Yüreğim oldurmuyor.
...
Dersteyim. Henüz işe başladım. Üniversitede dersteyken Değerlime mektup yazardım, şimdi öğretmen oldum sana yazıyorum.
Senden, sizden sonra onlarca öğrencim ve anım oldu.
Değerlimle artık aynı aparmanda yaşıyoruz. Yakında evliliğe ilk adımı atacağız.
Ortak arkadaşımız Merve ile bir sinemada karşılaştık, sen de geldin hemen oraya. Konuşmasak da oradaydın, gözlerimizle vardın.
Senin bunları yaşayamadığına üzülmedim dersem yalan söylerim. İçim yanıyor.
vs.
...
Yaşıyoruz. Buna yaşamak denirse...
Dualarım sizinle.
23.11.2013-15:35"
yazdım dün bir saman kağıdına.
Şimdi okuyunca çok duygusuz geldi. Her an yaşadığım duygularımın değişmesi mi hüznümün artıyor olması mı bilmiyorum.
Keşke o gün ayaklarımı uzatıp, anneannemin ördüğü o mavi patiklerimle örgü örmeseydim ve deprem olduğunu haberlerde duyup ayaklarıma bakıp "tüh" diyerek geçip gitmeseydim.
13'ü 41 geçtiğimde ben hep tuhaf şekilde buna pişman oluyorum. Gözümün önünden o dakika gitmiyor. Oysaki neler yaşandı. Yaşanmıştı.
...
Sanırım uzattım.
Geç oldu, dualarınızı eksik etmesin dostlar.
Allah rahmet eylesin. Rahmet...
YanıtlaSil