12 Nisan 2015 Pazar

Bir daha hiç 24 yaşımda olamayacağım.


Yarın 13 Nisan, 2015. Pazartesi.
Hayatımın yirmi beşinci yılının ilk günü.
Yakın bir zamanda ölecek miyim nedir, bu sıralar oldukça çok ölümü ve geçen saniyelerin değerini düşünüyorum.
Değer verdiklerime ya da vermediklerime harcadığım ömrümün değerini fark ediyorum.
"Ben de öleceğim." birkaç haftadır kurduğum bir cümle.
Evet, herkes öleceğini bilir.
Benim bahsettiğim ölüm başka.
Birine aşık olurken, birine bir dert anlatırken, biriyle kahvaltı yaparken, birine kızarken, birine kırılırken geçen ömür tamamen kendi ömrümüz.
Tuhaf "etkinliklerle" ömrümüzü tüketiyoruz.
Bunu fark ettirdi yirmi dördüncü yaşım, sağ olsun.
...
Oldukça mutsuz başlayıp oldukça huzurlu biten bir yıl oldu benim için.
Şimdi uzun uzun mecazlarla çaktırmamaya çalışarak içimi dökeceğim sizlere. (Yazının sonunda görüyorum ki mecazlardan uzak ve net bir yazı olmuş. Dilimin ayarını!)
Çünkü hayatımda var olan içimi dökebileceğim dostlarımı kırıp üstlerine fazladan yükler yüklemek istemiyorum bu kez.
Bu kez siz "okuyucularımla" paylaşayım yaşımı.
İlk kez bencil değilim.
Yirmi dördüncü yaşım bunu da öğretti.
...
Geçen seneki günüm, çok mutsuz geçmişti.
Zorla, kendi kendime mutlu olmaya çalışmış ancak başaramamıştım.
O zamanki acılarımı şimdi hasretle anıyorum, içlerinde aşk vardı.
Kayınpederimle tanışmıştım, berbat bir vesile ile.
Onu hatırlatan bir hırka ile dolaştım bir yıl.
Yine öyle.
Haziran'da onu kaybetmiş olmam birçok şeyi tepe taklak etmiş olabilir.
Her şeyin düzene gireceğini ümit ederek geçti ömrüm, yine öyle oldu.
Ancak ümit ederken boş durmanın saçmalığını anlamam henüz başıma geldi.
...
Büyüdüğüm günler, diye bir yazı yazmıştım zamanında.
Bu seneden önce hiç bu kadar büyümemiştim sanırım.
Çocukluk anılarımın sonu geldi, dostumu toprağa verdim.
Son zamanlarda onu çok özlüyorum.
Uzun yıllar görüşemesek de aramızda mesafeler olsa da orada bir yerde olduğunu bilmek bile güzelken şimdi ölene dek bir daha göremeyecek olmak, asıl şimdi şimdi canımı yakıyor.
Düğünümde kuşağımı bağlayacak kişiyi yeniden düşünüyor olmak öyle berbat ki!
Bu cümle aklımdan geçtikçe şimdi olduğu gibi ağlıyorum.
Buna ağlamak denmez aslında.
Başka bir şey!
Murat beni çok büyüttü.
Şimdi biz de onun çocuklarını büyüteceğiz.
Onun yaptığı kadar erdemli olabilmek isterdim.
Hiçbir zaman olamayacağım.
...
Bu yaşımda bir de paha biçilemez ve dünyada sadece bir tane olan kardeşim olduğunu fark ettim.
Artık başucumda onun resmi var.
Allah'ın beni dünyaya gönderdikten bir sene sonra peşimden yolladığı ilk gerçek dostum.
Sansürsüz tek sırdaşım.
Bunu yeni anladım.
Annenin ve babanın değerini zaten bilirsin de; kardeşin değerini sana çektiğin sıkıntılar öğretiyor.
Çok sıkıntılı bir ömrüm yok.
Huzurum yerinde ama çok sorguluyorum.
Etik üzerine tanrı üzerine çok sorguluyorum.
...
Bu yaşımda insanlara bakış açımın çok çok yanlış olduğunu da fark ettim.
Hor gördüğüm eşcinsellerin, dışladığım milliyetçilerin, anlam veremediğim ateistlerin ve benden farklı olduğu için kızdığım herkesin gözünden dünyaya bakmayı denedim.
Başardım mı bilmiyorum.
En azından artık hepsini seviyorum.
Hepsini kucaklayabiliyorum.
Çünkü onları da beni yaratan tanrının yarattığına iman ediyorum.
Tek sebebi bu da değil.
Onlardaki farklı tatları alabilmek de büyük keyif.
Çok şükür.
...
Bu yaşımda öğrencilerimin gözünde tanrıyı gördüm.
Benim kim olduğumu, inancımın ne olduğunu, gözlerimin ne renk ya da boyumun ne kadar uzun olduğunu bilemeyecek ve aslında umursamayacak bir çocuğun bana sarılışındaki kutsallığı keşfettim.
Zihinsel engelli, otizmli, gelişim geriliği olan ya da herhangi bir engel grubunda sırf daha rahat isimlendirilebilsinler diye sistem tarafından etiketlenmiş bütün çocukları sevebilmenin, kızarken bile sevebilmenin tadını aldım.
Bir çocuğa "Ömer!" dediğimde "Hı!" demeyi öğretmenin hazzını aldım.
Özel çocukların özel ailelerine umut olmanın huzurunu yaşadım.
Bu kalplere dokunmanın değerini bildim, hor görmedim.
Hor görene açtığım savaşta yılmadım.
Boyun eğmedim.
Eğmemek içinse şimdi birçok şeyden vazgeçiyorum.
Bu başka bir yazının konusu.
...
Yirmi dördüncü yılım hayatımda ilk defa Mardin'i, Diyarbakır'ı, Sinop'u ve Artvin'i gördüğüm bir yıl oldu.
Ne güzel yaratıyor Yaratan!
...
Orhan Veli'nin yüz birinci yaşı kutlu olsun.
Yarın yine çantamda bir tomar Orhan Veli şiiriyle doğumgünümüzü kutlayacağım sevgili dostumla.
Bu kez Sevgili Dostum Tezer, Sevgili Dostum Yakup Kadri, Sevgili Dostum Ferit, Sevgili Dostum Peyami, Sevgili Dostum Fyodor ve tabi Sevgili Dostum Knut da yanımızda olacak.
Siz de yarın yanınıza birkaç dostunuzu alın.
...
Ve bugün odamın ortasında kardeşimle, dünyada tek olan kardeşimle dans ederken fark ettim ki hiçbir zaman 12 Nisan 2015 pazar gününün saat 17.02'sini bir daha hiç yaşamayacaktık.
Bunu fark etmek kadar anlamlı bir şey yok.
Yirmi dördünüzü beklemeyin.
Ya da hangi yaşlar varsa önünüzde...
Bence; koştururken durun ve bir an düşünün.
Bir daha bu anı asla yaşayamayacaksınız.


1 yorum:

  1. Doğum gününüz kutlu olsun..
    Nice mutlu yıllara...
    çok genç yaşta olgunlaşmış, iyi, insani bir bakışı yakalamışsınız.. tebrikler..

    YanıtlaSil