Zakkum diye bir grup var biliyorsunuz. Solistinin görünüşü yüzünden çok dikkat etmemiştim bu gruba. Çirkin değil adam, farklı. Ondan. Farklılıklara soğuk bakan biri de değilim ama neden böyle bilmiyordum.
Önce "Anason" geldi.
Anason'u dinlediğim zamanlar bu kara günlere denk gelmiş de değildi aslında. Fakat bu şarkıyı o günden sonra her dinlediğimde ağladığımı ben dahil çevremdeki herkes fark edince dur dedim, bir sorun vardı.
Bu şarkıya özgü sanıyordum bu durumu ama değilmiş. Şimdilerde "Ahtapotlar" diye de bir şarkıları var ve ben bunu dinlediğimde de hüzünleniyorum, hep olmasa da ağlayasım geliyor. Tuhaf.
Şimdi ihtimaller geçiyor aklımdan: O kara günlerde bu sesi duyduğumda hep ağladığımdan, bu solistin sesi bana hep o günlerdeki duyguyu getiriyor olabilir. Diğer bir ihtimal ise şarkıda kullanılan enstrümanlar da bunu etkiliyor olabilir. Hani şu "sauund" meselesi.
Henüz tam bir fikir yok kafamda. Şimdi dinleyince Zakkum'a sesleneyim dedim:
Sayın grup,
Bu iki şarkınız sayesinde mi yoksa o kara gün yüzünden mi bilmiyorum siz benim ağlama grubum oldunuz. Her dinlediğimde ağladığım bir grup haline geldiniz. Sizin umrunuzda olmayabilir ama ben bundan yüksek derecede tedirginim. Halbuki ne de güzel şarkılarınız var sizin. Bu düşüncem de umrunuzda değil biliyorum. Olsun.
Her neyse. Sonuç olarak Zakkum etkisi bu aralar psikolojimi darmaduman eder durumda ki yarın ALES varken.
Anason dolsun ahtapotunuzun kollarına! Yok be! Size kurban olsun diğer gruplar! Bir de bu dua var tabi.
...
Anneler günü yarın. Bütün annelerin günü olması benim annemin farklılığını ortadan kaldırıyor. Buna sinir oluyorum. İlerde anneler günümü kızım ve oğlum kutlarsa böyle düşünür müyüm bilmiyorum ama... Her neyse! Hediyenin bahanesi olmaz!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder