28 Temmuz 2014 Pazartesi

Kosinski ile tanışmam onuruna bir yazı

Kurtuluş'taki Hakkârili sahafım gidecek diye korkarak yaptığım alışverişimde en beğenerek aldığım parçalar Kosinski'ye ait üç kitaptı. Adımlar, Bir Yerde ve Kör Randevu.
Sonradan kitapların kapaklarındakii cinsel tasvirleri fark etmem tesettürlü bir "hanımefendi"nin kitap alışverişini herhangi birinin görüp görmediğini düşünmemi sağladı. Sonra da şöyle dedim: Çok takılıyorsun. Bırak düşüncenin özgürlüğü toplumsal ünvanının ve görünümünün üzerine basıp geçsin. Bırak dostum.
Aslında E Yayınlarından çıkmış ve benim doğduğum sene benim aldığım dördüncü baskısı yapılmış kitabın içeriğiyle ilgili değil de öncelikle kitabın sonundaki şu "reklamlar" kısmı ile ilgili yazmak istiyorum.
Hâlâ devam eden bu gelenek beni çok rahatsız ediyor. Kitabın içinde o kitabın başkaları tarafndan övülme cümlelerini okumak çok rahatsız edici. Yazara haksızlık! Adamcağız/kadıncağız yazmış güzelce, bırak kelimeleriyle kendi reklamını yapsın; kitabın sonuna ya da başına ya da kapağına ya da her neresine olursa olsun övgü cümleleri yazmak da nedir. Yazar yazmış ama bak o kadar beğenmediysen seni ikna etmek için gazetelerden cümleler aldık falanlar filanlar. Çok saygısızca buluyorum.
Kosinski için de bu geçerli.
Yayınevlerine duyrulur.
...
Gelelim asıl meselemize.
Aslında kitabı okurken önce rahatsızlık duydum. O kadar sade ve net bir dil kullanmış ki yazar bu rahatsızlığım kısa sürede tespitlere hayranlıkla son buldu. Günümüz ya da o günün insanının içgüdülerindeki yozlaşma ve bayağılığı o kadar çarpıcı ve kendi halinde anlatmış ki şaşkınlıktan kitabın bittiğini anlamadım.
Kitapta şiddet ve cinsellik ögeleri olabildiğince rahatsız edici geldi bana, henüz bu tür toplumbilim içeren kitaplar okumayan biri olduğumun altını çizmeliyim. Ancak bu ögeler, şarkıcıdan bozma yönetmenlerin çektiği romantik filmler gibi kanırtmıyor duyguları. Kosinski net bir şekilde anlatıyor ve bırakıyor seni. Düşün diyor, sen biraz düşün.
Polonyalı olması her ne kadar insanların nerede doğduklarına önem vermeyen bir insan olsam da kendine yaklaştırdı beni. Polonya son altı senedir kardeş ülke benim için, bu sempati oradan.
Ancak yazarın kitaplarını yazdığı dönemde Polonya'da değil de Amerika'da olması ve Polonya'nın o dönem komünist yönetminin buna sıcak bakmadığını söylemesi ayrı bir konu üzerinde düşünülmesi gereken.
Yazıma son vereyim. Son verirken de bence kitabın en değerli paragrafını size alıntılayayım. Son birkaç aydır alabildiğine sorguladığım ve içinde boğulduğum gerçekleri küçücük bir paragrafta bir "zenci" üzerinden anlatıveriyor.
Yeni dostumuz belli: Kosinski. Dostlarımın en siyahı.
"Mucize sonucu olarak onların dilini konuşmam, derimin rengini, kafamın biçimini ve saçlarımın görünüşünü değiştirmem mümkün olsa, onlardan biri haline dönüşürdüm. Böylece ne olduğum ve ne olacağım görüntüsünü kendimden uzaklaştırabilirdim; bana aşılanan kanun korkusundan, başarısızlık saplantısından ve başarı simgelerinden kendimi kurtarırdım; sahip olma hayallerini, edinilen kullanılan, tüketilen her şeyle birlikte "aidiyet"i ispatlayan her şeyi -tasdikname, unvan, diploma- ortadan kaldırırdım. Böyle bir değişim geçirdikten sonra da, yaşamakta başka şey seçme olanağım kalmazdı."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder