30 Eylül 2014 Salı

Doğan Duru için yazılmış küçük bir not.

Bu bir mektuptur.
En azından şimdilik o niyetle yazıyorum.
...
İlkokul yedinci sınıftaydım ilk kez dinlediğimde. E-posta yoluyla küçük bir muhabbetimiz olmuştu. Kırıkkale'ye gelmelerini istemiştim. Organizasyon şirketleri olduğunu ve onların ayarlaması gerektiğini söylemişti. Üzülmüştüm. Ama en azından cevap vermiş olması beni mutlu etmişti.
O yıllardan bu yıllara hep bir yerlerden bir şekilde müziklerini duyup dinleyip "Allah'ım, nasıl olur da böyle güzel şeyleri yaratabilirler." deyip durduğum bir grup olarak kaldılar. Dünyaya bakış açıları, duruşları ve o sözler... Ah o sözler.
Üniversitede şenliklere hiç gelmediler. Konser haberlerini hep konserden bir gün sonra aldım.
Şimdi mezun oldum. Bir öğretmenim. Çok şükür param var. Neyseki (!) vaktim yok. Neyseki o vakti bulacak gücüm var. Ancak konsere gitmeye korkar mı bir insan?
Korkum şu sevgili Doğan, Doğan Duru, Doğan Abi, Sayın Duru.
Evet! Nasıl hitap edeceğimi ve tesettürlü bir insan olarak nasıl karşılanacağımı bilmiyorum. Evet o konsere gelirsem, seni/sizi görmeden gitmem. Çocuğum sana/size benzesin diye nasıl fotoğraflarına bakacaksam, bebeği görmeye gelme sözü isterim. Ancak bütün bunları yapmak için nedense bir korku var.
Hadi o ince zeka bana bir şey söyledi ve ben kırıldım!
Bu korku nereden geliyor?!
Hiç bilmiyorum.
Böylesi sevdiği bir sanatçıdan korkar mı insan?
Korkacak herhangi bir sebep de ortada yokken...
Kafayı yemedim sevgili eski dostum.
Sen bilmesen de on üç yaşımdan bu yana tam on bir yıldır ben senle yaşıyorum her duygumu. Öylesi hayatımın içindesin ki verdiğim kararlara dair yapacağın olumsuz bir eleştiri beni allak bullak eder. Küçük bir ilgisiz hareket yok eder.
Ergen ruhu ile yazmıyorum bunları. Eski dostunu seneler sonra görmüş ve onu hayal kırıklığına uğratmaktan korkan bir dost korkusu ile yazıyorum, sanırım.
Her neyse.
Ben önce nasıl hitap edeceğimi bulayım. Konsere gelmesi, tanışması belki de kolay olur.
Sevgiler Doğan, Doğan Duru, Doğan Abi, Sayın Duru.
Çok büyük sevgiler.

28 Eylül 2014 Pazar

Müslüman bir eşcinsel.


"Allah'a inanıyorum.
Onun varlığına, birliğine ve bize bahşettiği her şeye... Peygamberine, meleklerine, kitaplarına...
Beni nasıl yaratmış olduğuna... Beni yaratmış olduğuna... Beni yaratmış... Beni..
Çocukluğumdan bu yana fark ettiğim bir farklılığım vardı. Diğer erkekler gibi kızlarla ya da annemle ilgilenmiyor, onlara dair bilgileri merak etmiyordum. Farklıydım. Ergenliğe girince daha da belirgin bir fark oluştu arkadaşlarla aramda. Kimseye açıklayamadığım tuhaf bir güdü vardı içimde.
Ağlamam bir şey ifade etmiyordu. Kimse hiçbir şey anlayamazdı.
Üniversitede bu farklılığın sebebini araştırma ve bunu kabullenme şansı buldum. Kampüse girdiğimde beni ötekileştirmek yerine farklılığımla tat bulan bir dünyanın içine de giriyordum. Artık ağlama konum değişmişti. Benim farklılığımın dünyaya dair olmadığını görüp kahroluyordum. Beni böyle yaratan Allah'a şükürler olsun, isyan etmiyorum. Beni anlamayanlara isyan ediyorum. Dünyada Allahlık oynayanlara isyan ediyorum.
İnandığınız, çok sevdiğiniz, taptığınız ve benim de bütün bu duygularla yaklaşıp uğruna secdeye vardığım tanrım beni böyle yarattı. İnandığınız, çok sevdiğiniz ve ondan ötürü yarattıklarını hoşgördüğünüz Allah'ınızın yarattığı ben'i, biz'i nasıl hor görürsünüz? Nasıl yargılar ve yaftalarsınız?!
Artık rahatlıkla söyleyebilirim, eşcinselim. Müslümanım. Bu benim Allah'a olan inancıma bir tesirde bulunmuyor. Lut kavmini de Kur'an'da geçen diğer helak olmuş toplumları da biliyorum. İşin aslını biliyorum. "Yaşamak oyun değil arkadaş. Dünyaya gelmenin bir bedeli var... Sevgi insanların hamurunda var."
Sapkın değilim. Azgın değilim. Günahkar değilim.
İşin içinden çıkamıyorum.
Sizden ve dünyanızdan vazgeçmek istesem de Allah'a inanıyorum.
Onun varlığına, birliğine ve bize bahşettiği her şeye... Peygamberine, meleklerine, kitaplarına...
Beni nasıl yaratmış olduğuna... Beni yaratmış olduğuna... Beni yaratmış... Beni.."

26 Eylül 2014 Cuma

Düğün müziği.

Merhabayın.
Düğünümde çalacak müziği buldum. Hem de tuhaf bir tesadüf ile.
...
Bakın ne yaptım.
...
Bir ses olsun dedim. Kendi kendime. Sadece bir ses.
Bir ses... Mono... Yazdım gugılcığıma "mono" diye.
Ne çıktı dersiniz?
Bir grup. Japonya'dan bize seslenen bir grup. Bir bakayım a dostum, dedim. Bakınca şarkıların isimleri çok sıcak geldi. Halo, Yearning, Are you there?, Moonlight, 2 candels 1 wish, For my parents vs vs.
Favorim Halo.
Şimdilik konuklarımız düğünümüzün ya da nikahımızın ya da herhangi bir kutlamamızın yapılacağı yere gelirken bu grubun kalbinden çıkan sesi duysunlar istiyorum.
Eğer damat da evet derse oldu bu iş.

Bakın bir de şu çok huzurlu:



Görüşleriniz her zaman değerliydi biliyorsunuz. Düğüne çok var demeyin. Görüşlerinizi bekliyorum.