27 Nisan 2012 Cuma

Adın ne?



Malumunuz, 13 Nisan bütün coşkusu ile geldi geçti. O zamandan bu zamana oldukça yaşlandım (!) diyebilirim. Neler olmadı ki?! Günlüğümmüşçesine buraya yazacak değilim olanı biteni,ana başlıklar daha ilgi çekici olacak bence.
...
Geleceğe dair planlar yapmak adımlar atmanın cazibesi karşısında eski heyecanını yitiriyor gibi ömrümde. Mesela Haziran'ı hayal ediyorum, tamam güzel ama Haziran için adımlar atmak daha eğlenceli, daha güzel olmaya başladı. Mesela mezuniyet kıyafetim için kumaş almak, mezuniyet gecesi çıkılması planlanan tatil için para biriktirmek, bu tatil için güzergahlar belirlemek... Bu gibi adımlar daha cazip bence.
Hayal kurmak güzel şey ancak hayal kurmanın bir yere kadar yettiği görüşündeyim. Demek istediğim; belli bir yaştan sonra hayal kurulamaz gibi aptalca bir şey değil. A konusunda on sene hayal kurarsın, on birinci sene dersin ki "Yav akkaaş, ben en iyisi bir adım atayım da hayallerim gerçek olsun.". Bu da öyle bir şey. Aynı konu üzerinde hep hayal kurmak adım atma açlığı doğuruyor insanda. Adım atınca da öyle bir doyum hissediyorsun ki...
Bu, gelecekteki evine sabunluk almak gibi bir şey aslında.
Geçen hafta Kurtuluş Parkı'nda sezonun ilk pikniğini hayatımın değerlilerinin çoğunun olduğu bir masada yapmış olmam süperdi. Masada bol bol bunu düşündüm. Dostlardan biri falımda 2014'te evlendiğimi görünce bu konular açıldı, başladık sohbete. Bu aralar zaten ya evlilik ya mezuniyet konuşulur oldu etrafımda. Gelişim görevimiz bu, başka konumuz yok, üzgünüm beynim. Piknik boyunca çeşitli adımlar attık. Pikniğin sonrasında ve öncesinde yaşananlar da bundan nasibini almış ve alacaklardı tabi. Cebimizde çok şükür ki paramız yoktu, yoksa mobilyacılardan başlayacaktık alışverişe.
Bu konuyu düşünürken "adım adım" derken staj sınıfımdaki o koca gözlü şekerlik "Adın ne?" diye sorunca "Benim adımım. Senin adımın. Senin adın." gibi bir fikir akışı içinde buldum kendimi. O koca gözlü şekerlik kafasını sağa bükmüş kocaman kocaman bana bakarken bunları düşünüyor olmam da tuhaf oldu açıkçası. Sıradaki adımım ne olacaktı?
...
Sıradaki adımı şu an kimileri ceplerinde milyonlarıyla düşünürken ben ay sonunu nasıl getireceğini son yirmi beş senedir kestiremeyen bir ailenin içinde düşünüyorum. Hem okuyup hem çalışıyor olmamım hiçbir etkisi de yok ilerideki hayallerime. Var ama evde.
Her ayın içinde sekiz olan günlerinde aldığımız Milli Piyango "Belet"inden sonunda bir amorti çıktı da biz de sevindik diyeceğim ve bunun geleceğimi(zi) nasıl etkilediğini de anlayacaksınız bence. Daha fazla uzatmayayım. Yazıyı gittikçe dağıttım ve toparlamam çok zor olacağa benziyor.
...
Mezuniyet duygu durumlarım devam ediyor anlayacağınız. Haziran'ın 10'undaki o güzelim mezuniyet balosundan sonra çıkılacak bir tatil, ardından kep atma ve sonrasında ÖYP ile Çanakkale'ye atanma dışında henüz başka bir hayalim yok. Olmasın da. Geçen bir okuyucum skala genişletmesinden bahsetmişti. Bu bana hep söylendi. Aza tamah etmeyen çoğu bulamaz atasözünden yola çıkarsak bence bu hayaller benim huzuruma yeter de artar bile. Çoğunu hiç istemedim, istemeyeceğim de. Bu da basın açıklamam olsun?!
Adımlarım mı? İlk adım hayal etmek. İkincisi adam gibi hedefler belirleyip bunları teker teker avucumun içine almak. Gerisi kolay.
Zaten dedikodulara göre nişanlanmışım bile. İlerde evlendirirler de... Ben kariyerimi planlarken babaannem benim çocuklarımı bile büyütür kendi kendine. Oh mis!
Şaka bir yana bu bunalım fışkıran yazımı ileriye dönük kurduğunuz hayallere somut bir adım atabiliyor olmanızı dileyerek sonlandırmak istiyorum. Bu yazı da bunun için dua ediyor olsa ne güzel olur değil mi?
...
Canım Esenboğa'dan havalanmak istiyor "dünyanın diğer ucu"na. On bin fitteyken korkudan dizlerim titresin istiyorum. Uçak inerken yaşadığıma inanamayayım ve bir bakayım ki "dünyanın diğer ucu"ndayım ve... Her neyse!
...
Ee? Peki senin adın ne?

Yazıya özel şarkı:http://fizy.com/#s/124psd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder