14 Nisan 2012 Cumartesi

13 Nisan Orhan Veli'yi Hatırlama Hareketime Son Nokta

Evet.
Kimsenin umrunda olmadı. Sorun değil. Ben yaşadım ya o günü, bana yetti bile. Etrafımda hiç kimse birbirine Orhan Veli'ye dair ya da böyle olmayan hiçbir hediye almadı, vermedi. Canınız sağ olsun.
Kimi sitelerde biliyorsunuz popüler başlıklar altında yazılar görülüyor. O yazılara, başlıklara baktığımda görüyorum ki ölmüş bütün ülke, ölmüş belki de dünya. Yazık diyorum. Hazzın sadece tensel ilişkilerle yaşanabileceğine, insanın içinde huzur duygusunun olmadığına inanan tuhaf yaratıklara dönüşmüş herkes. Oysaki benim yaşadığım farklı bir dünyaydı, hala da öyle. Masumiyetim için verdiğim savaşları buradan biraz olsun biliyorsunuz.
13 Nisan sabahı okula çift anadal dersim için gidecektim. Derse gecikince yirmi iki tane "İstanbul İçin" şiirinin fotokopisini çektirdim. Altına da günün tarihini yazdım. Diploma gibi sarıp mavi bir iple (Ki o gün en değerli tarafından "En Mavi Gün" olarak ilan edilmişti.) bağladıktan sonra poşete attım. Her gördüğüme verdim. "Orhan Veli günün kutlu olsun." dedim herkese. Farklı hikayeler de edindim.
Kantinde bu şiiri hazırlama işleri ile uğraşırken Halk Oyunları Topluluğu'ndan üç tane arkadaşa şiirleri verdim. Daha sonra "En Şirin Çikilop"la buluşup Siyasal'ın önünde henüz keşfettiğimiz piknik yerine geçip bugünü kutladık. Orada da ona verdim şiirlerden birini.
Sonra Kurtuluş Parkı... Tabii ki her özel günde gidilen yer! Orada da hem sınıf hem dans arkadaşım geldi yanımıza. Ona da sunduk bir tane. Elimizde kalıyordu şiirler neredeyse. Yolda gördüğümüz biri saz diğeri gitar çalan iki gencin para topladıkları gitar kutusunun içine attık bir tane. Biz arkamızı dönüp gittiğimizde (Onlar öyle sanıyorlardı.) işte şöyle gülüyorlardı:
Başkent Simit'e gittiğimizde de uzun bir sohbetin ardından kalkarken telefonda konuşan bir kadının masasına koyuverdim şiiri. Ardından yanımdaki arkadaşların ev arkadaşlarına vermeleri için onlara da verdim şiirlerden. Eve geldiğimde ev ahalisine de tabii ki bu şiirleri hatıra olarak verecektim. İşte benim ailem:


Elimde hala iki tane var. Birini söz verdiğim bir arkadaşa vermeyi unuttum. O halde bir tane var. İsteyen adresini e-posta atabilir. Yollarım hiç üşenmeden. Birini kendime, birini değerliye ve en sonuncusunu da bana şair olmadığımı anlatan, yazdıklarımın şiir değil karalama olduğunu haberi olmadan gösteren "M.Y.Y." olarak kodlayacağım arkadaşa ayırdım. Güzel oldu.
Ankara'da Orhan Veli benim bireysel çabalarımla işte böyle hatırlandı. O genç kadınla iki genç ne yaptılar o fotokopiyi ve en değerli şiiri çok merak ediyorum. Şimdi ne yapıyor olduklarının bir önemi yok. O kağıt ne yapıyor mühim olan bu.
Ha bu arada yirmi ikinci yaşıma da hayırlısı ile girdim. Bu da bir mumu eksik yaş pastam, annemin ellerine sağlık. 
En Şirin Çikilop'a da buradan bütün huzurluluk çabaları için teşekkürlerimi sunuyorum. Bir de şu görüntüler için ayrıca teşekkürler ediyorum, sonsuz"lar"ca kez.
Hayatımın en güzel ilk doğumgünüydü. Seneye, sonraki seneye, sonraki seneye... Biliyorum ki hayatımda daim ettiklerim hep bir adım daha fazla götürecek beni mutluluğa. O mutluluk şoförlerini kendi huzur limanında dinlendirmeyenin diyeti boşa gitsin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder