8 Mayıs 2011 Pazar

Gece Otobüsleri


Biliyorsunuz, hep değerliydi otobüsler"im". Hep garip garip anlamları vardı otobüslerin bende, hep farklı çağrışımlar yapmak için kullandım onları şiirlerimde, sizin aklınızdaki renklerden farklıydı bendeki otobüs renkleri ve içindekiler hep farklı insanlardı.
Geçen perşembe günü kaza yaptıktan sonra; tamam artık, benim otobüs sevdam da buraya kadarmış. Bugünden sonra ben ölsem otobüse binemem, diye düşünüyordum. Akşam eve dönmek için sabah kaza yapan otobüsün ta kendisini kullanınca bunun böyle olmadığını gördüm.
Kazayı anlatacak değilim. Ama yakışklı muavinimle aramızdaki "paso"nun kurduğu buzları bu kaza eritti çok şükür diyerek geçiştiriyorum. İnsanların ve arabaların arasına dalan bir otobüsteydim o sabah. Sağ çıktım. Küçük bir travmaydı belki de ağlamam.
Her neyse...
Ege Mahallesi otobüslerini kullanmaya başladım başlayalı zaten bi illallah halim vardı, egolardan. Otobüsün kalabalık olması vs dert değil. Kokuya aşırı duyarlı oluşum her şeyi mahvediyor. Bir de her saat kalabalık olan 330'u kullanmak zorunda kalmışsam... (Böyle durumlarda yaşasın 339!) Of of! Bu akşam da öyle oldu.
Bir şiirim vardı: http://www.antoloji.com/gece-587-siiri/ Şiirimde gecenin geç saatlerinde, kaldırımlarda yürürken aklıma takılan cümleleri sarf etmiştim. Yine böyle bir gece geçirdim az önce. Ama yeni bir şey fark ettim. Bizim bildiğimiz geceler her yerde aynı. Issız, korkutucu, sessiz ve bazen görkemli... Bütün otobüsler ya boş ya da bir iki konuk götürüyor gittikleri yerlere. Ama Ege Mahallesi otobüslerinde bu böyle değil işte. Otobüse binince (kapıya ne kadar yakın olursanız olun bir şey fark etmiyor) bir cümbüş alıyor sizi içine. Herkeste bir eğlence, mutluluk, coşku. Gecenin ıssızlığı otobüsün kapısı kapanınca dışarda kalıyor sanki. Camdan sessizliğini ve boşluğunu izlediğiniz dünya çok başka, uzakta. Bunu 330'un hissettireceğine, dün sabah anlatsanız, inanmazdım. Az önce yaşadım, içimde huzur.
330 eskiden benim için sadece uzun, upuzun bir "yığın"dan ibaretti. 263, 339, 284 gibi özel anlamları yoktu. Ama bu geceden itibaren biliyoruz ki -artık siz de biliyorsunuz- 330 gecelerin renkli köşesi. Kimse bilmese de siz uyurken, o Kızılay - Ege Mahallesi arasında kahkahalar atarak yoluna devam ediyor.
Ve küçük bir tavsiye, denemedim ama hoş olabilir: Moraliniz bozukken gecenin bir vakti binin bi' gece otobüsüne. Ama Ege Mahallesi olanına, yani gecenin renkli köşesine. Son durakta indiğinizde bi' bakın bakalım dert hangi durakta inmiş.

1 yorum:

  1. bir de benim dertler inse en yakın durakta da tasasız devam etsem bu sonu belli olmayan yolculuğa

    YanıtlaSil