2 Mayıs 2011 Pazartesi

Süper iyi bir gün - iki


Yorgun gecelerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
Uyku tutmadı evet. Kendimi depresyona girip internetteki hesaplarını kapatıp ardından geri dönmüş garip yaratıklar gibi hissediyorum. Ama amacım “a bak koçum depresyondan çıktım” demek değil. Öyle bi’ durum da yok açıkçası. Uyku tutmadı sadece. Belirli bir sebebi yok. Aklımda bir şarkı. Ses pek de yabancı değil.
Eğer şiirlerinizin en nihanına dokunan biri varsa, uzaklaşın bence kendinizden.


Borcum varmış gibi kendimden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm
Dikimevi’nde bir köprünün altından geçer tren yolları. Göreniniz var mı bilmiyorum. Dikimevi kavşağı tam bir kavşaktır. Dört tane yol vardır ya hani, hangi yola dönsen farklı bir dünyadır. Bende ise artık bütün yolların anlamlar farklı. Birinde huzurum var, yuvam. Diğerinde özlemlerim. Diğer yolda heyecan ve en sonuncusunda ise yabancılık.  Dikimevi kavşağı, dört yolu, her neysen. İyi ki Ankara’dasın ve iyi ki ben her gün huzurumdan özlemlerime yol alıyorum senin sayende.
Eğer ömrünüzde kullandığınız bir isim diğer isimleri geçmişse, uzaklaşın bence kendinizden.

Sanki yıllardır uzaktayım ben
Özlemlerin hep sessiz, derinden
Bu duygu bana özel sanırdım. Hani lisede ailemden ayrıydım, hayatımın –şimdiye kadarki- en tutkulu aşkı hep özleyerek geçti vs derken hep yabancı ve özlem dolu bir hayatım var ve özelim diye düşünürdüm. Seneler sonra üniversitede öğrendim ki bu ergenlerin “efsane kişilik” düşüncesi. Sağlıklı olan öyle düşünmemdi evet, neyse ki görüyorum herkesin ömrüne dokunuyor bu uzaklık… Bu derinden özlemeler.
Eğer özlemlerinizin yüzeysel ve boşa giden bir duygu olduğu kanısındaysanız, uzaklaşın bence kendinizde.

Ama yalanlar görüyorum hala
Burdan bakınca şu sonsuz dünyaya
“Ayol ben hiç yalan söylemedim, aha hah!” diyen tiplere inanmam arkadaş. İnanamam. Her zaman doğruyu söyleyebilen insan, insan olamaz ki. Doğru hatırlama motoru, unutmama makinesi falan olması lazım. “Hatırladığım kadarıyla sana hiç yalan söylemedim.” derim ve söylemem… Bu basit bir güven problemidir bende. Şimdi bakıyorum şöyle geriye, aman Allah’ım! Ne yalanlar ne yalanlar! Hani en çok güvenip sırtımı yasladığım, omzunda ağladığım, göğsümde ağlamasına izin verdiğim yürekler… Aman Allah’ım! Sahiden dünya sonsuz!
Eğer söylediğiniz yalanlar duyduklarınızı geçmişse, uzaklaşın bence kendinizden.

Olsun demek de zor artık
Çocuk düşlerimiz yok artık
Esas kadın “Biz de mutsuz olalım.” deyince ilk aklıma gelen Emrah Serbes’in satırları oldu, kabul. Sonra o satırların doğurduğu duygular. Yahu hep mutlu olacak değiliz ya, biraz da şöyle ağız tadıyla ağlayalım. Dur bir bakalım mutsuzken de çekici oluyor musun/muyum? Değil mi ama? Ama bir kere mutsuzluğa alışınca geçiştirmek o kadar da kolay olmuyor, ne dersin?
Eğer inanmadığınız bir ömrü yaşıyorsanız, uzaklaşın bence kendinizden.

Erken ölümlerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
İnsanları ömrümüze alırız, insanlara ömrümüzden yollar veririz, yıllar veririz. Bu sürece “yaşamak” diyenler de var. Sanırım onlardan biri de benim. Böyle tumturaklı cümleler kurarak derdimi anlatamadığımdan hep duygularım erken öldü. Karşımdakini de erken öldürdüm. Kalbimin cellâdı pek bi’ zalim, elinde baltası… Gezip duruyor mabedimin garip yerlerinde. Bir bakmışım, güvendiğim “dağ” ölmüş. Bir bakmışım… Başladığı yerdeyim.
Eğer birinin kaybolması gerekse ve siz kendinizi ortaya atıyorsanız, uzaklaşın bence kendinizden.

Solmuş insanların yüzünde
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm
Dolmuşlarda, otobüslerde, konserlerde, derslerde… Etrafıma bakıp somurtan insanlar görünce gülüyorum. İçimden diyorum ki “Evet burda gülen biri var.” Bu bile bana yetiyor bazen, umut.
Eğer ağlama molalarında gülüyorsanız, uzaklaşın bence kendinizde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder