22 Aralık 2011 Perşembe

Otobüste müzik dinleme senfonisi



Ankara'ya gelmemin üzerinden az zaman geçmedi. Sanırım "8 Eylül 2008" ilk gündü, hani eşyalarımla geldiğim. Ne zaman giderim bilmiyorum. O yüzden otobüste müzik dinleme konusuyla daha çok "yüz göz olacağım" kesin.
Bugün de bu "yüz göz olma" durumlarından birini yaşadım.
Hayatımda ilk kez aptal yerine konulduğum bir iş görüşmesi yaşadıktan sonra hadi dedim daha acısını yaşayayım da göreyim dünyanın kaç bucak olduğunu. Tabiki ondan daha büyük acı: Ege mahallesi otobüslerine Kızılay'dan binmeyi tercih etmek.
Bilen bilir http://ny12da.blogspot.com/2011/05/gece-otobusleri.html bağlantısındaki "Gece Otobüsleri" yazımda yine Ege Mahallesi otobüslerinden bahsetmiştim. Geceleri ne kadar masum olduklarından... Ama akşamları ve sabahları bu masumiyet yerini neye bırakıyor henüz tam karşılayan bir kelime yok, alternatifler: Cinnet, rezalet, katliam, işkence vs.
Bugün de 341'e Kızılay'dan binecek oldum. İlk kez otobüse binince oturacak yer buldum, güzelce kuruldum. Sonra yanıma oturan "liseli ergen" müzik dinlemeye başlayınca aklıma hiç gelmemesi gereken o fikir geldi: "Benim de telefonumda müzik var, yanımda da kulaklık var. E ne duruyorsun, hadi otobüste müzik dinleyen genç ol.".
Kulaklığı kulağıma taktım... Başladı işkence. İnsanlar otobüse binene dek bacaklarımın altında yer alan kocaman motor sesi ve titreşimi hiç bitmedi. O sesi mi yoksa müziği mi dinliyorum anlamadım. Sesim dışarıdan duyuluyorsa? Benim müziğimi başkaları dinliyorsa? (Dinlediğim müzik bana özeldir. Her dinlenen name artık kulaktan girdiği an özel hayatı yansıtır. Düşünsenize; dinlediğin müzik senin kişiliğinden minik fikirler sunar insana. Olamaz bu.)
Böyle düşüncelerle müziğin sesini aç, kapat, aç, kapat, aç, kapat... O arada kulaklığı takınca telefonun sesinin açıldığını fark ettim. Biri arasa telefonda yine benim şarkılarım çalacaktı. Kapatayım derken millete kendi ellerimle dinlettirdim.
Onun üzerine kapatayım derken yanlışlıkla mesajlar yazdım falan filan derken... Kafam şişti. Müzik otobüs durdukça azalıyor, hareket ettikçe artıyor... Acaba müziği duyan var mı?
İşin asıl kötü olan tarafı deliler gibi bağırarak şarkı söylemek geldi içimden. Otobüsteki yüzden fazla kişi bana bakarken sadece halk dansları sergileyebilirim ben (Ona alışkınım.) ama şarkı söyleyemem.
Otobüsten tam "elli üç" dakika sonra indim. Bu elli üç dakikanın tamamı lanet ederek geçti "Ben kim otobüste müzik dinlemek kim!".
Kaçıncı kez müzik dinleme girişimim bu, bilmiyorum. Fakat her seferinde bu durum devam ediyor. Dinlediğime dinleyeceğime pişman oldum hep.
Otobüste kulaklığı ile müzik dinleyen insanlar size sesleniyorum, nedir bu işin sırrı? Bu düşünceleri kafanızdan nasıl atıp da müzik dinleyebiliyorsunuz? Ver mı bu işin ipuçları.
Hay Allah'ım, sosyopat oldum!
Dinlediğim şarkılardan biri: http://fizy.com/#s/3dpiqv 
İyi bakın kendinize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder