15 Mart 2012 Perşembe

Mezun Olan Öğrencinin İş Bulma Duygu Durumları

Malum, bu sene son. Haziran'ın onunda bir daha öğrenci olmamak üzere bitiriyoruz okulu. Ya da en azından lisans öğrencisi olmamak üzere bitiriyoruz demek daha doğru olacak. Her neyse, sonuç olarak her iki bölümümü de başarı ile bitiriyorum. Mezun olmanın telaşının yanında bir de mezuniyet balosunda ne giyeceğiz sorusu var ki o daha beter. Hadi benim giydiğim elbisenin aynısını başka biri de giyerse? En kötüsü: Hadi ona daha güzel olursa? Şaka bir yana; umrumda değil. Ben kavalyemle uyumuma bakarım.
Mezuniyet sonrasında hayatımıza yepyeni bir yön verecek olmamız gündemimizde. Sınıftaki herkes zaten şimdiden iş buldu. İş bulmak dert değil. Benim kafa yapıma uygun, çalışma şartlarını bana göre uyarlayabilecek ve en mühimi derdi para olmayan bir kurum bulmak mühim olan. Yoksa her yerde iş var.
Yaptığım birkaç görüşmeden edindiğim deneyimler tuhaftı. Beni hiç görmeden sırf iki bölüm birden bitirdim diye kurumunda çalışmamı isteyen insanlar var şu dünyada. Ya da saati şu kadar, ne kadar çalışırsan o kadar alırsın diyerek saatlik öğretmen olmamı isteyen insanlar da var. Belki kötü niyetle değil ama yanlış yapıldığı kesin. Bir de öğretmenleri geleneksel örgüt kuramlarında kalmış zihinlerle "mal" gibi görenler de var. Çalışsın on saat, işi ne?! İşim öğretmek! O kadar saat ne kadar öğretebilirim?!
Bütün bu insanların yanında bir de işine önem veren, öğrenmenin yaşının olmadığını savunan, bize çalışmak için her türlü olanağı sağlayan bilim insanları var ki çalışmamak elde değil. Bir insan "Oldum!" dememeli diyoruz ya, aynen öyle. Zihin engelinin ne olduğu, bu konuda nasıl çalışılması gerektiği konusunda kafa patlatmış ve hümanist yaklaşımla çocuklara ve ailelerine yaklaşan insanlar da var. Ne güzel. Sınıfımın %90'ı para için bu mesleği seçmişken kurum sahiplerinin sınıfın ortalamasından farklı düşüneceğini sanmak aptallık. Biliyorum. Ama sınıfımın bir de %10'luk kısmı var ki bu insanlar öğretmen olmak için yetiştirilmiş insanlar. Felsefesini öğretme üzerine kurmuş insanlar... Ne mutlu onlara. Az da olsa onlar hala var.
Gelelim sadede. Uzun zamandır ikinci bölümü boşa okuduğumu düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. İkinci bölümümü de uygulama imkanı sunabilecek kurumlar varmış. Bana saygı duyan, kolumdaki altın bilezikleri kullanabilmeme izin veren gelişim yanlısı insanlar varmış. Bunun mutluluğunu yaşadım. Zihin engelli çocukların ailelerine psikolojik danışma ve rehberlik yapma hedefimi gerçekleştirmek üzere bir adım attım. Mutluluktan ölmek üzereyim. Darısı hedefi olup da gerçekleştirememe kaygısı olanlara.
Şimdi de durumum bu. Şimdiden geleceği planlamış olmak ve bir baltaya sap olmak ayrı bir tat. Şimdi de oturdum acaba hedefi olmayıp sadece para kazanmak isteyen o "beyinsiz"lerin ne yaptığını düşünüyorum. Onlar için dua ediyorum. Umarım bir gün "daha öğretmen" olmaya karar verirler.
Toplumsal kaygılar hiç bitmiyor. Hiç.
Ha bir de şu var: Kayseri ilimiz güzel bir ildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder