24 Kasım 2012 Cumartesi

Süper İyi Bir Gün - İlk Öğretmenler Günü

Bilgisayarı açtığımda bu kadar karamsar duygular içinde değildim. Karamsar derken, kötü değil, üzgün demek istedim aslında. Malum, bugün ilk öğretmenler günümdü.
Bugün sık sık ders esnasında kendimi düşünürken buldum. Nerdeyim? Ne haldeyim? Doğru bir yerde miyim? Doğru bir mesleği mi yapıyorum? Sorular sorular.
Birçoğunuzun kapısından içeri korkmadan giremeyeceği bir okulda öğretmenlik yapıyorum ben.
Sokakta görüp korktuğunuz ya da iğrendiğiniz ya da daha farklı duygular geçirdiğiniz insanlara size bağımlı olmadan yaşamayı öğretiyorum ben.
Farklılıkları çok farklı diye yadırgadığınız, daha yasalara bile tam olarak oturtamadığınız bir topluluğa hizmet eden bir öğretmenim ben.
Ben Zihin Engelliler Öğretmeniyim. Zihinsel Engelliler değil yani! Özürlüler değil yani! Ya da sizin kafanızda nasıl bir tanım varsa...
Benim çocuklarım hasta değil.
Benim çocuklarım deli değil.
Benim çocuklarım farklı değil.
Biliyor musunuz çoğu hepinizden daha kolay dört işlem yapıyor, iletişime geçiyor, yemek yapıyor, konuşuyor, saygı gösteriyor... Daha neler neler!
Bütün bunları aklıma getirince dedim ki: Kızım sen doğru yerdesin. Diğerlerinin farkında bile olmadığı bir işi yapıyorsun. İşinin manevi tatmini ne kadar büyükse o kadar mutlu olursun. Çoğu meslek kardeşin işin parasına baksa da sen buna aldırma. Sınıfa girdiğinde bir sen, bir öğrencin, bir de Allah kalıyorsa gerisini boşver. Sen doğru yoldasın.
Dedim.
Geçen hafta hiçbir öğrencim günümüzü kutlamadı diye çok üzülmüştüm. Bugün okula girer girmez bir bıdıklık sardı etrafımı.
Elinde bir karanfil, dokuz yaşındaki bir öğrencim "Örtmenim, örtmenler günü kutlu olsun." diyerek tutuşturdu elime. Öpmek için uzandı utanarak. Sıkı sıkı sarıldım. Motivem onun gülüşü zaten.
Ders çıkışı benden bir yaş küçük olan yakışıklı bir öğrencim bir gülle koştu yanıma. Beni beklerken solmuş, hüzünlü bir güldü ama veren yüz öyle büyük bir tebessümle bakıyordu ki bana...
Bir sonraki ders öğrencim gözlerimi kapattırdı, ellerimi açtırdı. Ben bir hediye beklerken ödevleri tutuşturdu elime. Bir aydır yapmayıp beni üzdüğü ödevlerini bugüne özel yapmıştı. Ona da sarıldım, sıkı sıkı.
 Sonraki derste halk dansları öğrettiğim grubumdaki yaşları 18 ile 21 arasında değişen öğrencilerimden biri benim için şiir ezberlemişti. Biri benim öğretmen olduğumu unutmuştu. Biriyse annesinin aldığı parfümü getirmiş, herkesin içinde verdiği için üzgün, bana bakıyordu. "Ama biz bu günü unuttuk örtmenim" diyen sesler arttı bir anda. Yine de hepsine tek tek sarıldım. Onlar benim çocuklarımdı.
Bir sonraki ders günün anlamından, benim kim olduğumdan habersiz öğrencimle ses taklit ettik, kıyafet değiştirdik, spor yaptık, yine kıyafet değiştirdik ve sandviç yapıp yemek yedik, dişlerimizi fırçaladık... Gitti.
Dönütler geldiği kadar gelmediği günler de olacaktı. Bunu hatırlattım kendime.
Günlerdir göz kontağı kurma çalıştığım öğrencim geldi aklıma...
Umutlandım.
Sizin en yakınınıza göstermediğiniz sabrı biz her dakika öğrencilerimize sonuna kadar gösteriyoruz.
...
Çok mu karamsarım?
O zaman şimdi de mutlu yanlarını anlatayım size.
Üst dudağını ısırması gereken öğrencime fiziksel yardımla dudağını ısırtıp öyle kalmak için yüzünün aldığı şekli izlerken kahkahalarla gülüyoruz, hem o hem ben.
Yeni başlayan bir öğrencim ilk üç dersin tamamında ağladıktan sonra şimdi derste çikolataları o koca yanaklarıyla yerken ben keyiften mest oluyorum.
Selamlaşmaktan utanan öğrencimin "Utanıyorum gütmem gerek." demesini anlayışla karşılarken onun o koca adam duruşunun altındaki masumiyeti görmek çok keyifli.
Grup dersine ağlayarak girip dersin düzenini bozduğu için öğretmenin ilgisinden mahrum kalan dört yaşındaki öğrencinin "Özür dilerim ama çok üzgünüm." diyerek ağlaması hüzünlü olduğu kadar komikti.
Güldüğünde gözleri ters hilal olan bir öğrenciniz olsaydı siz de bu meslekten olmak isterdiniz.
Geçen diyaloğu yazalım: N: Neden beni öpmeye çalışıyorsun? Y: Çünkü eve geldik, ineceğim. N: Ama burası sizin eviniz değil. Gelmedik ki daha. Biri yalan mı söylüyor? Y: Evet. / Yani yalan söylemeyi bile beceremeyen öğrencilerinizin olması çok keyifli.
Sınıfta sizi şöyle bir yazıyla karşılasınlar istemez miydiniz?

Daha birçok şey sayabilirim.
Dersin başında beni tanımayıp, dersin sonunda bana aşık olanı mı ararsınız? Yoksa yüzüne ıslak mendil sürüldüğünde kahkahalarla gülenini mi?
Nice nicesi...
...
Bugün benim ve öğrencilerimin günü.
İyi ki varsınız benim akıllı bıdıklarım. Öğretmenliğim sizinle değerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder