10 Mart 2013 Pazar

Merhaba bu ayki konumuz özveri.

Bilir misiniz ne demek olduğunu?
Hem öz hem veri kelimesi birbirine ne kadar uymaz ve ters ise bu kelime de bize, size, onlara o kadar ters.
Özverinin kelime anlamı... Durun bir saniye şu an derste değilim. (Dersten sonra arta kalan sadece sesimin yüksek olması, olarak kalmalı. Bu sıralar yüksek sesimden herkes şikayetçi.)
Okulda öğrencilerimle, evde ailemle, sokakta insanlarla, serviste GATA çalışanlarıyla, kalbimde sevdiğimle, yanımda arkadaşlarımla, hayatımda tanıdıklarımla bu sıra çok sorgular oldum bu "özveriş" eylemini.

Kimi insan özverinin bir sınırı olacağını ve bu sınırın kişiye göre değişeceğini düşünüyor. Özveri göreceli bir şeydir evet ancak kişiye göre değişmesi ne ayak?!
Henüz kavuştuğum masumiyete dair sorunsallarımı, henüz sona erdirmişken şimdi bir de bu özveri çıktı. Kim, kime, ne kadar, ne veriyor?! Ayrıca bundan kime ne?!
Yazının burasında tıkandım...
...
Kadın olmanın yaratılışına aykırı olduğunu düşünen bir insan erkek olmaya karar verebilir. Bu konuda herhangi bir özveri yok. Ancak onu anlamak, anlamıyor olsak bile saygısızca eleştirmemek ve kendimizi bunu anlamaya zorlamak kısmen de olsa bir insanlık özverisidir. Karşımızdakini üzmemek için attığımız her adım bir özveridir. Ama yok! Herkes felsefeci! Herkes bilgin! Herkes bir b.k! Konuşun anam!
...
Bilen bilir. Ben sevdiklerime hediylerini gidip marka mağazalardan alıp marka mağazaların hediye torbalarını koydurup, değiştirme kartıyla beraber markalı markalı vermem. Veremem. Bak, sen bu kadarlıksın dostum! demektir bu. Başka ne olabilir?! Benim için hediye el yapımıdır, göznurudur ve anlamlıdır, pahalı değil. Tabi bunun anlaşılmasını beklemek "özalım" olur artık. Ancak benim için sevdiklerine aylarca uğraşıp, miyop gözlerini mahvede mahvede hazırladığın hediyeler birer özveridir. Bir özveriden daha değerli bir hediye var mıdır? Sana özümü veriyorum. Bir derece ilerleyen gözlerimi veriyorum. Sana yetmiş dokuz saatimi veriyorum ömrümden. Sana; harcadığım bilmem kaç bin kalori enerji veriyorum. Özümü veriyor. Daha değerli değil mi?
Tabi kişisine göre değişir.
...
Ve tabi bir de diğerlerinin özverisine burnunu sokanlar...
Günümüzde yardım, yataklık, işbirliği... Bütün bunlar farklı açılardan çok güzel değerlendirilebiliyor. Birine iyilik yapıyorsan sonrasını düşünür müsün? Bu yaptığın iyilik için sonra pişman olmayı hesaba katar mısın? Hesaba katarsan bu iyilik olur mu?
Yaptığın iyiliği unutacaksın ki ruhun yeni iyiliklere, hadi yazımızın konusu gereği yeni özverilere hazırlansın.
Ay ben ona bu özümü vermiştim bak şimdi o gitti, tüh ben ne yapacağım şimdi'lerle hayatı geçirirsen her durakta bir öz bırakırsın ve özünden geriye hiçbir şey kalmaz.
Bak yirmi üçüme merdiven dayadım, biliyorum bunları.
Bütün bunları düşünürken dışarıdan kurulan  "Ama yok! Herkes felsefeci! Herkes bilgin! Herkes bir b.k! Konuşun anam!"ın cümlelerini dinleyin bir de! Aman Allah'ım! Ben neymişim diyor insan!
Oysaki öz seninse karar da senin olmalı, değil mi?
Ama öyle bir öz ki, herkes söz sahibi sanıyor kendini.
...
Bir de tabi ülkemizde artık tuhaflaşan ve her ortamda gözlemlediğim gelişme...
Öğretmenler odasında  "Hak etmiş. Su testisi su yolunda..." gibi cümlelerle karşılanan ölümler... Yaşlı başlı büyüklerin kahkahalarla haber verdiği ölümler... Beyinsiz faşits bir öküzün ölüm karşısında "Ermeniymiş zaten. İyi olmuş." diyebilmesi.
Bir "öz" gidiyor, yitiyor. Artık sana verecek cevabı, senle savaşabilecek gücü yok. Allah'ın karşısında o artık. Dünyası yok. Sen tutuyorsun bu ölüme, gidişe... Kafana tüküreyim!
Kürtler ve Ermeniler güzel ölür, Türkler ölünce ya şehit olur ya da simge. Öyle mi? Türkler diye küçültmeyeyim gurubu. Senden olanlar diyeyim sen daha iyi anlarsın.
...
Sertleşiyor mu yazım?!
Bitirme vakti o halde.
...
Bilgilendirme:
Gelecekteki Evime Dair adlı blog artık yok. Çünkü tavsiye verme amaçlı yazdığım yazılar artık baktım ki özel hayatımı deşifre ettiğim bir ton karalama halini aldı. Biliyorsunuz ki bu konuda biraz ketumum, takip eden var mıydı bilemem, ancak bu kararıma saygı duyacağınızı düşünüyorum. Özümü bu kadar vermek olmazdı değil mi?
Anlayışınız için teşekkür ederim. Zaten piyasada bir ton böyle site varmış. Bana da pek gerek yokmuş. Biz "Kartpostal Koleksiyonumuz"a devam edelim, o bize yeter.
...
Yani neymiş?
Özünüzü düşünmeden verin. Boşa gitmiş gitmemiş... Bunun bir önemi yok. Özünüzün turşusunu kurduğunuzda, yaşlılıkta bunlar suratınızı turşu kıvamına getirir. Turşu suratlı olursunuz. (Çocuklarıma verdiğim örnekler gibi oldu bu da.)
Ki günümüzdeki en zor bulunan özellik özverili insan olabilmek değil midir?
...
Haydi bakalım. Masumiyet diye bağıran Nihan gitti, özveri diye bağıran Nihan geldi. Hem de sesi artık daha yüksek, öğretmenlik mesleğinin insan üzerindeki olumsuz etkisi...
Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder