28 Temmuz 2013 Pazar

"Ah Fuzuli, zamanında yazdıkların olmasa nasıl anlatırdım derdimi?!"

İşsiz işsiz, daha doğrusu artık işli işli evde otururken internet alemine bazen farkında olmadan fazla dalıyorum. Neyseki lisede olduğu gibi bu zamanım sosyal paylaşım sitelerinde değil de daha çok blogger.com'da geçiyor. Çeşitli blogları takip edip de yeni yeni şeyler öğrenmek çok keyifli.
Birçok yeni kişi ve kitapla tanıştım bu sayede, çok şükür.
Bu süreçte eski öğrencilerimden birinin bana hissettirdiği şeyi nasıl anlatsam, nasıl söylesem diye düşünüyordum.
...
Öncelikle belirtmek isterim ki öğrencimi öğretmen arkadaşlarım tanıyacakları ve bu yazıda yer alan öğrencimin ve ailenin haberi olmadan bir şeyler paylaşacağım için özür dilerim. Ancak tanınmaması için isim ve özellikleri değiştirerek anlatmayı düşünüyorum size.
Bu sansüre özel hayatın gizliliği için ben gerek duydum. Bu inceliği okuyucularımdan da bekliyorum. (Okuyucu Ne havalı oldu.) Yani demem o ki, kim diye düşünmeden okuyun. Boşverin, burada duygu mühim.
...
Öğrencim sevgili Doğuş kaynaştırma okulundaki bir arkadaşına aşık olmuştu. Beren sınıflarındaki bir kızdı ve onu çok seviyordu. Adı Doğuş'un ağzından düşmüyordu. Her sohbette o!
Ben de "insan" olan aklımla bütün duygulardan yoksun olarak sevdiği, hoşlandığı kızın çok alımlı, çok güzel, dikkat çeken, hani sınıflardaki o havalı kızlardan olacağını düşünüp gülüp geçmiştim.
Genelde bizim kaynaştırma öğrencilerimiz okullarında istenmeyen, dışlanan ve her zaman sınıfın en arkasında oturma mahkum edilenlerden oluyor. Bunu aileler, öğretmen arkadaşlar... Hep bilir. Tabi iyi niyetli sınıf öğretmenlerinin çabalarını unutmayalım.
Böyle olduğunu tahmin ederek sınıfın arkada sıralarında oturan silik çocuğunun ön sıralarda oturan süslü bir kıza aşkı olarak görüp geçtiğim bir sevgiydi bu.
Sonra bu öğrencim bir gün beni şu popüler sosyal paylaşım sitesinde ekledi. Profil fotoğrafında Beren ile fotoğrafı vardı.
Görünce ağlamaya başladım.
Beren aklımdaki o süslü kızdan çok uzaktı. Belki de güzel diyemeyeceğiniz bir kızdı ama... Onu Doğuş sevmişti. Güzel olmasını beklemeden, herhangi görsel bir güzellik duymadan onu sadece sevmişti. Sevmeye niyet etmişti.
Fotoğrafa bakıp çok ağladım. Sonra Fuzulî'nin o güzel (Güzel diyerek yorum yapma cürreti gösterdiğim için Allah beni affede.) mesnevisinde güzelliği anlatılan Leyla'yı düşündüm. Sonra başka bir hikayede Mecnun'un padişaha verdiği cevap geldi aklıma: "Sen onu bir de benim gözümden gör."
Sevgili öğrencim, nam-ı diğer Doğuş, Allah senin gözünde dünyaya bakmayı nesip etsin bize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder