Yarın 13 Nisan, 2015. Pazartesi.
Hayatımın yirmi beşinci yılının ilk günü.
Yakın bir zamanda ölecek miyim nedir, bu
sıralar oldukça çok ölümü ve geçen saniyelerin değerini düşünüyorum.
Değer verdiklerime ya da vermediklerime
harcadığım ömrümün değerini fark ediyorum.
"Ben de öleceğim." birkaç
haftadır kurduğum bir cümle.
Evet, herkes öleceğini bilir.
Benim bahsettiğim ölüm başka.
Birine aşık olurken, birine bir dert
anlatırken, biriyle kahvaltı yaparken, birine kızarken, birine kırılırken geçen
ömür tamamen kendi ömrümüz.
Tuhaf "etkinliklerle" ömrümüzü
tüketiyoruz.
Bunu fark ettirdi yirmi dördüncü yaşım,
sağ olsun.
...
Oldukça mutsuz başlayıp oldukça huzurlu
biten bir yıl oldu benim için.
Şimdi uzun uzun mecazlarla çaktırmamaya
çalışarak içimi dökeceğim sizlere. (Yazının sonunda görüyorum ki mecazlardan
uzak ve net bir yazı olmuş. Dilimin ayarını!)
Çünkü hayatımda var olan içimi
dökebileceğim dostlarımı kırıp üstlerine fazladan yükler yüklemek istemiyorum
bu kez.
Bu kez siz "okuyucularımla"
paylaşayım yaşımı.
İlk kez bencil değilim.
Yirmi dördüncü yaşım bunu da öğretti.
...
Geçen seneki günüm, çok mutsuz geçmişti.
Zorla, kendi kendime mutlu olmaya çalışmış
ancak başaramamıştım.
O zamanki acılarımı şimdi hasretle
anıyorum, içlerinde aşk vardı.
Kayınpederimle tanışmıştım, berbat bir
vesile ile.
Onu hatırlatan bir hırka ile dolaştım bir
yıl.
Yine öyle.
Haziran'da onu kaybetmiş olmam birçok şeyi
tepe taklak etmiş olabilir.
Her şeyin düzene gireceğini ümit ederek
geçti ömrüm, yine öyle oldu.
Ancak ümit ederken boş durmanın
saçmalığını anlamam henüz başıma geldi.
...
Büyüdüğüm günler, diye bir yazı yazmıştım
zamanında.
Bu seneden önce hiç bu kadar büyümemiştim
sanırım.
Çocukluk anılarımın sonu geldi, dostumu
toprağa verdim.
Son zamanlarda onu çok özlüyorum.
Uzun yıllar görüşemesek de aramızda
mesafeler olsa da orada bir yerde olduğunu bilmek bile güzelken şimdi ölene dek
bir daha göremeyecek olmak, asıl şimdi şimdi canımı yakıyor.
Düğünümde kuşağımı bağlayacak kişiyi
yeniden düşünüyor olmak öyle berbat ki!
Bu cümle aklımdan geçtikçe şimdi olduğu
gibi ağlıyorum.
Buna ağlamak denmez aslında.
Başka bir şey!
Murat beni çok büyüttü.
Şimdi biz de onun çocuklarını büyüteceğiz.
Onun yaptığı kadar erdemli olabilmek
isterdim.
Hiçbir zaman olamayacağım.
...
Bu yaşımda bir de paha biçilemez ve
dünyada sadece bir tane olan kardeşim olduğunu fark ettim.
Artık başucumda onun resmi var.
Allah'ın beni dünyaya gönderdikten bir
sene sonra peşimden yolladığı ilk gerçek dostum.
Sansürsüz tek sırdaşım.
Bunu yeni anladım.
Annenin ve babanın değerini zaten bilirsin
de; kardeşin değerini sana çektiğin sıkıntılar öğretiyor.
Çok sıkıntılı bir ömrüm yok.
Huzurum yerinde ama çok sorguluyorum.
Etik üzerine tanrı üzerine çok
sorguluyorum.
...
Bu yaşımda insanlara bakış açımın çok çok
yanlış olduğunu da fark ettim.
Hor gördüğüm eşcinsellerin, dışladığım
milliyetçilerin, anlam veremediğim ateistlerin ve benden farklı olduğu için
kızdığım herkesin gözünden dünyaya bakmayı denedim.
Başardım mı bilmiyorum.
En azından artık hepsini seviyorum.
Hepsini kucaklayabiliyorum.
Çünkü onları da beni yaratan tanrının
yarattığına iman ediyorum.
Tek sebebi bu da değil.
Onlardaki farklı tatları alabilmek de
büyük keyif.
Çok şükür.
...
Bu yaşımda öğrencilerimin gözünde tanrıyı
gördüm.
Benim kim olduğumu, inancımın ne olduğunu,
gözlerimin ne renk ya da boyumun ne kadar uzun olduğunu bilemeyecek ve aslında
umursamayacak bir çocuğun bana sarılışındaki kutsallığı keşfettim.
Zihinsel engelli, otizmli, gelişim
geriliği olan ya da herhangi bir engel grubunda sırf daha rahat
isimlendirilebilsinler diye sistem tarafından etiketlenmiş bütün çocukları
sevebilmenin, kızarken bile sevebilmenin tadını aldım.
Bir çocuğa "Ömer!" dediğimde "Hı!"
demeyi öğretmenin hazzını aldım.
Özel çocukların özel ailelerine umut
olmanın huzurunu yaşadım.
Bu kalplere dokunmanın değerini bildim,
hor görmedim.
Hor görene açtığım savaşta yılmadım.
Boyun eğmedim.
Eğmemek içinse şimdi birçok şeyden
vazgeçiyorum.
Bu başka bir yazının konusu.
...
Yirmi dördüncü yılım hayatımda ilk defa
Mardin'i, Diyarbakır'ı, Sinop'u ve Artvin'i gördüğüm bir yıl oldu.
Ne güzel yaratıyor Yaratan!
...
Orhan Veli'nin yüz birinci yaşı kutlu
olsun.
Yarın yine çantamda bir tomar Orhan Veli
şiiriyle doğumgünümüzü kutlayacağım sevgili dostumla.
Bu kez Sevgili Dostum Tezer, Sevgili
Dostum Yakup Kadri, Sevgili Dostum Ferit, Sevgili Dostum Peyami, Sevgili Dostum
Fyodor ve tabi Sevgili Dostum Knut da yanımızda olacak.
Siz de yarın yanınıza birkaç dostunuzu
alın.
...
Ve bugün odamın ortasında kardeşimle,
dünyada tek olan kardeşimle dans ederken fark ettim ki hiçbir zaman 12 Nisan
2015 pazar gününün saat 17.02'sini bir daha hiç yaşamayacaktık.
Bunu fark etmek kadar anlamlı bir şey yok.
Yirmi dördünüzü beklemeyin.
Ya da hangi yaşlar varsa önünüzde...
Bence; koştururken durun ve bir an
düşünün.
Bir daha bu anı asla yaşayamayacaksınız.